8612-625x385Geçenlerde en sevdiğim gazeteci yazarlardan Emin Çölaşan’ın meslek yaşamı boyunca başına gelen acı tatlı anılarını derlediği “Şu Benim Gazetecilik-Yaşadıklarım” adlı kitabını okuyordum. O denli akıcı bir üslupla, o denli ilginç anıları kaleme almış ki üstâd, elimden bırakamadım ve aynı gün kitap bitti…

Ve aniden aklımda bir şimşek çaktı:

“Neden bir inşaat mühendisi de benzeri bir kitap yazamasın ki!” dedim kendi kendime. Şöyle bir hafızamı yoklayınca birbirinden ilginç en az 10 anı kafamda adeta resmigeçit yaptı. Aslında oturduğunuz yerde “Benim ilginç hangi anılarım vardı” diye düşündüğünüzde çok fazla bir şey hatırlayamazsınız. İşte böyle en fazla 10 tanesi aklınıza gelir. Asıl sonucu zamanla alırsınız; yani işiniz başınızdan aşkınken karşınıza çıkan bir sorunu çözmeye, ya da hatalı olduğunu gördüğünüz genç bir meslektaşınızı ikna etmeye çalıştığınızda beyninize hücum eder anılar ve tecrübe konuşmaya başlar:

“Bak şimdi sana başıma gelen ilginç bir olayı anlatacağım…”

*****************************

İşte böyle durumlarda başıma gelen ilginç olayları anında not edebilmek için hiç yanımdan ayırmadığım ve akıl defteri olarak kullandığım bloknotumda bir sayfaya “İlginç Anılarım” başlığı açtım. Benzeri bir sorunun içindeyken  bunun aklıma getirdiği daha önceki yaşanmışlıkları ana başlık halinde hemen o sayfaya ekliyorum. Baktım toplamda bayağı bir anı oldu. Şimdi bunlardan bence en komiğini burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Gelen yorumlar doğrultusunda diğerlerini de zaman buldukça değerli meslektaşlarıma ve okuyucularıma aktarmaya çalışacağım.

Şanlıurfa_in_Turkey.svg2006 yılıydı. O zamanlar Türkiye’nin önde gelen müşavirlik ve mühendislik firmalarından birinde Proje Müdürüydüm. Bu firmanın adı “TEMEL” ile başlıyordu. İşimiz Milli Eğitim Bakanlığı’nca ihale edilen, Türkiye’nin Akdeniz, Orta, Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerindeki birçok ilde yeni derslik inşaatları ile mevcut okulların tadilât ve onarımını kapsayan, oldukça büyük ve önemli bir projeydi. Projeden beklentileri doğru ve en fazla yararı sağlayacak şekilde oluşturabilmek için illere geziler düzenliyorduk. Bunlardan biri de Şanlıurfa ilineydi. Heyetimizin seyahat programını daha önceden bildirdiğimiz için, Şanlıurfa’ya geldiğimizde bizi bir valilik görevlisi karşıladı ve ertesi gün de valimizin bizi beklediğini öğrendik.

Oldukça mütevazı döşenmiş valilik makam odasına girdiğimizde saat henüz 9.30 idi ve sayın vali bizi kapıda karşıladı. Ben boylarda beyaz saçlı, gözlüklü, topluca çok sevimli bir adamdı. Konuşmaya başladığında şivesinden Karadenizli olduğunu hemen anlamıştım. Hal hatır sorduktan sonra kendisine kartvizitimi takdim ettim. Bu arada yeri gelmişken size biraz kartvizitimden bahsetmem gerek. Kartın sol üst köşesinde firmanın adı yazıyordu, hani şu “TEMEL” ile başlayan isim ve firma logosu. Kartın ortasında da kocaman puntolarla “Uğur GÖRGÜLÜ – Proje Müdürü” ibaresi yer almaktaydı. Yani sıradan bir kartvizitti.

Sayın vali eline aldığı kartvizitime şöyle bir göz attıktan sonra bana döndü ve “Nerelisiniz Temel Bey” dedi. Ben önce kime hitap ettiğini anlayamasam da, gözlerimin içine sımsıcak bir gülümsemeyle baktığını görünce: “Trabzon efendim” dedim. İzmir doğumlu olsam da, babam Trabzonluydu ve bizler de gaygana, guymak kültürüyle büyümüştük.

“E hemşeriyiz o zaman” dedi neşeyle. Bu beklenmedik tesadüfün hoşuna gittiği çok açıktı. Hararetle tokalaştık, sarılıp öpüştük. Şanlıurfa’da bir hemşerisiyle karşılaşmaktan dolayı epey mutlu olduğunu gözlemlediğim sevgili valimize inanın “Afedersiniz, benim adım Temel değil Uğur” demek içimden gelmedi ve tüm konuşma boyunca bana “Temel Bey” diye hitap etmesine aldırmadım.

Konu konuyu açıyordu; ilin eğitim öğretim yaşamı anlamında sorunları büyüktü. Anaokulu ve ortaöğrenim derslik sayısındaki yetersizlik vali beyi çok üzüyor ve projemizin bir ölçüde bu açığa çare olabileceğini düşünüyordu. Ancak vali bey konunun genel çerçevesini bildiğinden ve ayrıntılara o kadar hâkim olmadığından söz edip:

“İsterseniz Milli Eğitim Müdürünü de çağıralım. O konuları daha iyi biliyor” dedi ve telefona sarıldı:

“Kızım Mehmet Bey’i çağırır mısın?”

Şanlıurfa - Balıklıgöl

Şanlıurfa – Balıklıgöl

Bizler de bu arada projemizin kapsamını anlatmaya başlamıştık. Özellikle tadilâtı yapılacak okulların seçiminde il milli eğitimiyle ortak bir çalışma yürütmemizin çok yararlı olacağından bahsediyordum ki, kapı çalındı:

“Gir!”

İçeriye 30-35 yaşlarında siyah saçlı, hafif eğri burunlu gençten biri girdi.

“İşte” dedi sayın vali “İl Milli Eğitim Müdürümüz Mehmet Bey”

Hepimiz ayağa kalktık. Milli Eğitim Müdürü herkese tek tek“Hoşgeldiniz” deyip ellerini sıkıyordu. Sıra bana gelince hemen ona da bir kartvizitimi takdim ettim. Mehmet Bey karta şöyle bir göz attı ve:

“Hoşgeldiniz Temel bey” dedi!

Meğer o da Trabzonluymuş!!!

 

Uğur GÖRGÜLÜ

13 Kasım 2015 – Zugdidi (Gürcistan)