Şu CHP’liler çok ilginç insanlar vesselâm…
2010 yılına kadar “CHP bu Baykal’dan ve adeta politbüroya benzeyen üst yönetimden bir an önce kurtulmalıdır. Yoksa partimiz asla iktidara gelemez” deniyor ve CHP Genel Başkanı Baykal, Genel Sekreter Önder Sav ve partinin diğer ağır topları şiddetle eleştiriliyordu. O zamanlar CHP’nin oyu son anketlerde %20-25 bandındaydı. Kimilerine göre %25’in de üzerindeydi.
Kemal Kılıçdaroğlu CHP grup başkanvekiliydi ve uzun bir süredir de Tuncay Özkan yönetimindeki Kanaltürk televizyonunda, rahmetli Kemal Yavuz Paşa ile birlikte Tuncay Mollaveisoğlu’nun hazırlayıp sunduğu “Yolsuzluk ve Yoksulluk” adlı programda çeşitli yolsuzluk dosyalarını gündeme taşıyordu. 2010 yılına gelindiğinde sessiz ve sakin kişiliği ile dikkatleri çeken Kemal Kılıçdaroğlu’nun yıldızı daha sonraki Dengir Mir Mehmet Fırat ve Melih Gökçek dosyalarındaki başarısı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde gösterdiği performans ile iyiden iyiye parlamıştı. Ben dâhil çoğu partilinin aklından “Ah keşke CHP’nin başında Kemal Bey olsa” düşüncesi geçiyordu.
Ve bu oldu. Şöyle ya da böyle, ama oldu. İnanılmaz bir sevinç vardı bende, yakın çevremde, birçok arkadaşımda. Sokaklara dökülüp sanki iktidara gelmiş gibi zafer çığlıkları atmıştık. Tüm partililerde, CHP’nin korkunç bir oy patlaması yapacağı düşüncesi hâkimdi.
Ama biliyorsunuz CHP girdiği tüm seçimlerde %25 bandını asla aşamadı.
Şimdi bakıyorum da CHP seçmeni yine yukarıdaki cümleyi tekrarlamaya başladı. Tek farkla; Baykal yerine Kılıçdaroğlu’nu koyarak: “CHP bu Kılıçdaroğlu’ndan ve ekibinden bir an önce kurtulmalıdır. Aksi taktirde iktidar olmak bize çok uzak…”
Demem o ki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerine Umut Oran da gelse, Ümit Kocasakal da gelse, Muharrem İnce de gelse, Metin Feyzioğlu da gelse, Emine Ülker Tarhan da gelse, Tuncay Özkan da gelse ya da şu an aklıma gelmeyen flaş bir isim de gelse, CHP şu anki politikalarından uzaklaşıp tam ulusalcı bir çizgiye de dönse veyahut şu anki politikalarında daha da ileri gidip merkez sağ bir parti görünümüne de bürünse, Mehmet Bekaroğlu’nu, İhsan Eliaçık ya da Hasan Celal Güzel’i genel başkan seçip sabah akşam din iman nutukları da atsa, yüzlerce kişilik basın ordularıyla iftar yemekleri verip, namaz şovları da yapsa, ya da tam tersine Doğu Perinçek’le birleşip DSP, ÖDP, TKP ve diğer tüm küçük sol partileri bünyesine alıp Atatürk, laiklik, cumhuriyet, özgürlük, demokrasi laflarını 24 saat diline pelesenk de etse, yani özet olarak partinin temel ilkelerinde sağa ya da sola doğru radikal değişimler de görülse bence alacağı oy yine %25’dir. Çünkü bu halk CHP’ye, CHP adına, CHP’nin kurumsal kimliğine oy vermiyor, sorun burada.
Yani demek istediğim, sorun kişilerde değil. Şimdi düşünelim; Sayın Kılıçdaroğlu’nun hangi politikasını, hangi eksikliğini eleştirebilirsiniz ki?
Sayın Başkan bir dakika boş durmuyor. Bir ara hatırlayınız, kendisine “Atom Karınca” lâkabı takılmıştı. Şehir şehir, ilçe ilçe geziyor. Seçmenlerle bire bir iletişime geçiyor. CHP Doğu ve Güneydoğu’da Kemal Kılıçdaroğlu döneminde çok daha fazla miting yaptı. CHP’ye politika üretemiyor, AKP karşısında gündem belirleyemiyor deniyordu. CHP, 2011 seçimleri de dahil özellikle son 2 seçimde Türkiye’nin sorunlarına somut çözüm önerileri getirdi. Hattâ gündemi belirleyen parti oldu. Başörtüsü sorunu CHP sayesinde çözüldü. Kürt sorununa en somut çözüm önerilerini ve uygulanacak yöntemi CHP söyledi. AKP’nin milletin aleyhine çıkardığı tüm kanunları gücü yettiğince eleştirdi, olmadı AYM’ye taşıdı. Türk Milleti belki farkında değil ama bugün birçok antidemokratik yasa teklifi CHP’nin büyük mücadeleleri ile ya AYM tarafından iptal edildi ya da Meclis’ten geri çekildi.
Bu arada sağ partilerin bol bol kullandığı popülizmden de yararlandı. Bence Kılıçdaroğlu’nun asgari ücreti 1500TL yapacağız vaadinin, rahmetli Demirel’in “Onlar ne veriyorsa ben 5000 fazlasını vereceğim” vaadinden hiçbir farkı yoktu.
Ben asla popülizm yaptığı için CHP’yi eleştirmiyorum. Sağ tandanslı politikacıları, hatta Fethullahçı, PKK’lı kimliği ile öne çıkan kişileri bünyesine aldığı için de! Zira bunlar bence, partinin iktidarı ne kadar istediğinin göstergesiydi. Siz partiye hem iktidara gelemiyor diye kızacaksınız, hem de partinin oy oranını arttırabilmek uğruna kuruluş felsefesini ve temel ilkelerini tehlikeye atmak pahasına o eski köhne ve tutucu yapısını değiştirerek, Türkiye’nin tüm renklerini bünyesine almasını da eleştireceksiniz. Böyle bir şeyin kabul edilebilir bir yanı olmasa gerek!
CHP’yi “müzmin muhalif olarak sabah 8.30 akşam 17.30 memuriyet mesaisini tamamlayan ve salıdan salıya grup toplantısında iktidarı eleştirerek işte dostlar alışverişte görsün misali yasak savan bir parti” diye kıyasıya eleştirenler, aynı zamanda CHP’nin iktidar olmak istemediğini de iddia ediyorlardı. İşte Kılıçdaroğlu girdiği seçimlerde ortaya koyduğu enerji, kadrolarındaki yenileşme, politikalarındaki elle tutulabilirlik, Türkiye’nin sorunlarına doğru teşhis ve somut çözüm önerileriyle tüm bu önyargıları, eski hantal ve hımbıl yapıyı, memur zihniyetini tamamen değiştirdi. Tüm eleştirileri göğüsleyerek sağcı kimliğiyle tanınan birçok politikacıyı partiye getirdi ve tüm samimiyetiyle iktidarı istediğini belli etti.
Ama bunlar hiçbir işe yaramıyor farkındaysanız. Türk Milleti CHP sayesinde kurtulduğu onca antidemokratik ve Anayasa’ya aykırı yasayı hiç umursamıyor, hiç kale almıyor. CHP ne yaparsa yapsın asla %35’lerde %40’larda oy alamıyor. Ne emeklilere verileceği söylenen çift ikramiye ne de asgari ücretin 1500TL olacağı vaadi istenen etkiyi gösteremiyor. Emekli, işçi, memur, esnaf yine gidip AKP’ye oy veriyor. Soma’da onca madenci insan hayatını hiçe sayan paragözlerin ihtirası yüzünden boşu boşuna yitip gidiyor ama Somalı yine gidip tüm bu ihmaller zincirinin suçlusu AKP’ye oy veriyor! Bunu kimse sosyolojik analizlerle, bilimsel tezlerle açıklayamaz. Çünkü bu olgunun bilimsellikle hiçbir ilgisi yok!
Bence halkımızın eli, iş oy vermeye geldiğinde, tüm bu vaatleri iktidara geldiğinde gerçekleştireceğine emin olsa bile, Altıok’a gitmiyor. Kendi kendine bir bahane uyduruyor ve yine gidip sağ partilere oy veriyor. Hatta yaşadığım bir olayı anlatayım; Yaşlı bir seçmen, emeklilere çift maaş vaadinin neden AKP tarafından yapılmadığını belirtip, AKP’ye sinirleniyordu. Ama AKP’lilerin söylemlerine hemen inanıp kendi kendini ikna etmesi de uzun sürmemişti. Çünkü zaten buna hazırdı:
“Eee tabi, CHP bol keseden paraları dağıtıyor. Bakalım bütçede var mı bu para. Kaynak nerede kaynak!”
Siz bu düşmanlıkla, bu önyargıyla, bu kin ve nefretle ağzınızla kuş da tutsanız baş edemezsiniz. Bence CHP’nin %25’i aşamamasının tek nedeni bu.
Kimse bana “Ama Ecevit’le CHP 1977’de %42 almıştı” demesin. O bir istisnai durumdu. Bir daha da tekrarlanmadı. Bunu aşmak için seçmende zihniyet devrimine ihtiyaç var. Çünkü 1946’dan beri DP’nin temsil ettiği anlayışın halka dayattığı, bilinçaltına işlediği “Bu CHP’den bir cacık olmaz. Dinsiz, solcu ve komünistler. Camileri de ahıra çevirdiler. Halkı aç bırakıp kuyruklara mahkûm ettiler. Sadece konuşurlar ama iş yapmazlar. Bunlar hizipçidir, kendi kendilerini bile yönetemezler, hep bir hır gür vardır partide. Bunlar mı Türkiye’yi yönetecek” imajı var ya, işte onu aşmamız, onu kırmamız gerek.
Partide bir kan değişikliği isteyenlerin bu isteği bence palyatif bir çözüm. Yani sonuca çokça bir etkisi olmayacağı kanaatindeyim. Çünkü dediğim gibi sorunun ana kaynağında, temelinde kişiler değil, partiye karşı duyulan önyargı yatıyor…
Bizler hep teşhisi yanlış koyuyoruz ve bu nedenle de hüsranla karşı karşıya kalan hep biz oluyoruz. Bu yanlış algının, bu yanlış imajın, bu CHP düşmanlığının nedenlerini samimiyetle ortaya koyup, yok etmeye yönelik politikalar üretmek gerekli, yoksa yine hayalkırıklığı yine umutsuzluk bizi bulacak…
Tabi burada şu kavram devreye giriyor: Ne olursa olsun iktidara gelmek mi, ilkelerinden taviz vermeden %25’e razı olmak mı? İlkelerimizden taviz vermezsek CHP’yi iktidara taşıyacak oy oranına ulaşamıyoruz. Taviz verip bir ihtimal oy oranımızı arttırsak ve –olmaz ya- partiyi iktidara taşısak o zaman da akıllara bu ne kadar ahlâki olur sorusu geliyor. Bu büyük bir ikilem.
Yani ben bu önyargıyı kıracak tam bir yöntem bilmiyorum. Bir arkadaşımın dediği gibi, belki CHP adını ve parti logosunu değiştirmek gerek. Belki yola SHP olarak devam etmek gerek. Bir fikri olanların yorumlarıyla katkıda bulunması en büyük dileğim.
Ama emin olduğum husus şu ki CHP’nin iktidara gelememesinin tek gerçek nedeni halktaki CHP alerjisi ve antipatisi…
Uğur GÖRGÜLÜ
18 Kasım 2015 – Zugdidi (Gürcistan)