4.-muratŞu, Osmanlı’yı ATA’sı olarak gören cahil sürüye gerçekten acıyorum. Daha önce de yazmıştım bir kez daha tekrarlayayım; Kim kimi atası, ecdadı, babası olarak kabul ederse etsin, Türk’ü aşağılayan, küçük gören bir hânedan asla benim atam olamaz. Bu kadar net!(https://muhendisguncesi.com/osmanli-turk-mudur/)

Bu işin bir de başka bir yönü var. “OSMANLI’DA EŞCİNSELLİK” adlı yazımda uzun uzadıya bahsettim. (https://muhendisguncesi.com/osmanlida-escinsellik/) Bahsettim bahsetmesine de okuyan neresiyle okuyorsa artık, karşıma geçip o yarım aklıyla hâlâ Osmanlı seviciliği yapmıyor mu gerçekten sinirleniyorum ama.

Yüce Allah Yunus suresinde çok açık bir şekilde “Aklını kullanmayanlar üzerine pislik yağdıracağını” beyan ediyor. Şu son 30 yılda bu topraklarda yaşayan insanlarının başına gelen felâketler düşünüldüğünde yukarıdaki Tanrısal beyyinenin, İslâm’ın kutsal kitabına teslim olduğu iddiasındaki geniş halk kesimleri tarafından ne kadar da dikkate alındığı açıkça görünmektedir.

Osmanlı; sırf koltuk hırsıyla tarihin en kanlı, en vahşi cinayetlerini işleyen, doğru dürüst bir aile hayatı olmayan, kendi oğlunu, kardeşlerini gözünü kırpmadan öldürecek kadar ruh hastası katillerin hüküm sürdüğü ve halife unvanına rağmen İSLÂM’ı TAMAMİYLE KATLETMİŞ, İHANET ETMİŞ, İSLÂM’ın YERLERDE SÜRÜNEN BUGÜNKÜ EMEVÎ VERSİYONUNU ALABİLDİĞİNCE GELİŞTİRİP, AKILCILIKTAN ve BİLİMDEN UZAKLAŞTIRMIŞ ZEVK ve SEFA DÜŞKÜNÜ SAPIK BİR HANEDANDIR.

Bunu bir aşağılama vasıtası olarak söylemiyorum. Bu salt bir gerçek.

Örneğin Osmanlı’nın en karmaşık döneminde başa geçirilen IV. Murat’ın hayatına bir göz atalım isterseniz:

DÖRDÜNCÜ MURAT BAŞA GETİRİLİYOR

Efendim dediğimiz gibi Osmanlının en karmaşık dönemidir. Bir yığın yeniçeri ayaklanması sonucu, Genç Osman tahta indirilip ırzına geçildikten ve işkenceden sonra öldürülmüş, yerine Deli Mustafa getirilmişti. Fakat kısa süre sonra tam anlamıyla deli olduğu anlaşılınca, bir saray manevrasıyla indirilip yerine 12 yaşındaki Dördüncü Murat oturtulmuştur. Ancak asıl ve fiilî padişah, tarihin İkinci Hürrem’i kabul edilen anası Kösem ve Boşnak asıllı damadı Sadrazam Topal Recep’ dir.

kösem-sultan-dizisi-ne-zamanKösem, yavaş yavaş ergenleşen Sultan’ın küçük ve toy olduğunu, eğer “hareme” sokulup kadınlarla iç içe yaşarsa aklını çelip onu kendilerine karşı kışkırtacaklarını düşündüğünden, ilk ergenlik yıllarından itibaren kadınlarla ilişki kurmasını engellemiş ve yerine içki âlemleri eşliğinde taze yakışıklı ve genç “oğlanlar” getirtmiş, cinsel ihtiyaçlarını onlarla gidermesini sağlamıştır.

Bu şartlarda büyütülen Murat, bu sapık yaşam tarzına alışmış, bir daha bırakmadan ölünceye kadar sürdürmüştür.

Öyle ki bu kez Kösem, oğlu zürriyetsiz kalmasın diye bin türlü dolapla kadınlarla yatmasını sağlamaya çalışmıştır.

Kadere bakın ki, bu işleri gönülsüzce ve bir angarya gibi yapan Murat’ın doğan hiçbir çocuğu yaşamıyordu.

Sanki ilâhî kudret böyle bir sapığın soyunun sürmesini istemiyor gibiydi.

Genç Osman

Genç Osman

Yirmili yaşa gelen Murat, Ağabeyi Osman’a yapılanları unutmayıp zamanı gelince intikamını almaya yemin etmişti. Yerini sağlamlaştırıp saltanat gücünü tamamen ele geçirince, ilk işi onca zaman iğrenç oyunlarına katlandığı Topal Recep ve adamlarını öldürtür. Sonra da Deli İbrahim hariç bütün kardeşlerini boğdurup Osmanlı Tarihinin en kanlı dönemini başlattı.

Bir ara anadan da kardeşi olan Deli İbrahim’i de öldürmeyi düşünmüş, ancak Kösem tahtın vârissiz kalacağını söyleyerek bu fikrinden caydırdı.
.
O sırada İran’a sefere çıkmak gerekti.

REVAN VALİSİ YUSUF

Ordunun başında Revan kalesine dayanan Sultan, birkaç top atışından sonra Revan’ın İranlı Valisi, savaşa gerek bırakmadan, Sultana sığınır ve şehri Osmanlı’ya teslim eder. Hemen Sünnî mezhebine geçirilip Tahmasb olan adı da Yusuf olarak değiştirilir.

Kendisi gibi “oğlancı” olan Yusuf’tan çok hoşlanan Sultan, ikramiye olarak onu önce Halep’e vali gönderir, fakat dayanamaz, 2–3 ay sonra da İstanbul’a getirtir.

Zevk ve sefa âlemlerinde profesyonel olan Yusuf, hemen kolları sıvar, padişaha hayal bile edemeyeceği zevk ve sefa geceleri düzenleme işini ele alır.

OĞLANLAR DEFTERE KAYDEDİLİYOR

Yusuf, bu işi o kadar ileri götürür ki, saraydaki mevcut “oğlanlar” artık heyecan ve tat vermez olmaya başlayınca, yeni oğlanlar bulmak gerektiğine karar verip aramaya koyulur.

Düzenli aralıklarla çarşıları dolaşarak esnafı gezer. Gözüne kestirdiği parlak, yakışıklı, tüysüz esnaf çırakları olan sübyanları bir deftere kaydeder. Zamanı ve sırası geldikçe zaptiyeler gönderip zorla alınan çocukları Sultan’a ikrâm eder.

Durum öyle iğrenç bir hal alır ki, Yusuf’un çarşıya çıktığın gören esnaf:

—Çırakları saklayın, “Emir-i Kûn” gene çarşıya çıkmış.

diye, birbirine haber uçurmaya başlar; böylece herkes kendi imkânınca çocukları saklamaya çalışırdı.

EMİR-İ KÛN NEDİR?

“Emir”:Bildiğimiz “emir”,yani “amir” demek.
”Kûn”: (iğrenç ama yazmak zorundayız), Farsça “göt” demek.(Bu kelime Kürtçe’de de “qun” dur)
Yani, İstanbul halkı Yusuf’u, “padişaha oğlan (göt) temininden sorumlu amir” olarak adlandırıp tanıtmıştı.

EMİRGÂN

“Emir-i Kun” dillerde dolaşa dolaşa zaman içinde “Emirguna” ve nihayet (günümüze kadar gelen) “Emirgân” olarak telaffuz edilmeye başlandı.

İç Oğlanları

İç Oğlanları

Yusuf’un bu hizmetlerinden çok memnun kalan Padişah, ona Boğaz’da ormanlar içinde bir köşk yaptırıp hediye eder.

Yani İstanbul’da şimdiki “Emirgân Koruluğu” olan yer.

Umarım bundan sonra “Emirgân” sözünü duyunca mideniz bulanmaz. Neyse ki Urfa’daki Emirgân da yıkılıyor.

Osmanlının uşak tarihçileri, bu utanç verici olaya bir açıklama getirmek için güya Yusuf’un İran eşrafından “Emir guna oğlu” olduğu yalanını uydurmak zorunda kalırlar.

Ancak dürüst tarihçiler bu gerçeği belgeleriyle açıkladılar. Tabi yalancıların gıkı çıkamadı…

Artık “Hadi kalkın Emirgân’a gidip bir çay içelim” derken iki kere düşünürsünüz.

Uğur GÖRGÜLÜ
27 Haziran 2016 – Zugdidi (Gürcistan)

Kaynak: Mustafa GÜNEŞ (http://www.urfahaber.net/yazar/emir-i-kun–ve-dorduncu-murat-emirgan-776.html)