Arama Kurtarma Ekibinden Tahsin KAYMAK ardarda çıkarılan biri bebek 3 ceset sonrasında gözyaşlarını tutamadı.

Çalışmalar saatlerdir sürüyordu. Ekipler koca koca beton bloklar arasında bir nefese rastlama ümidiyle insanüstü bir çabayla uğraşıyordu. Adeta tuz buz olmuş apartman enkazından ardarda 3 ceset daha çıkınca genç adam dayanamadı. Çöktü kaldı bulduğu ilk taşın üstüne. Eldivenleri paralanmış, parmakları şişmişti, ığıl ığıl sızlıyordu. Her yanı toz toprak içindeydi. Saatlerdir uykusuzdu ve gözleri kanlanmıştı. Ceset torbalarına sokuşturulmuş gencecik bedenleri gördüğünde, yüreği kaldıramamıştı artık; 2 damla yaş süzülüverdi yanaklarından…

İç burkan bir paragraf değil mi? Evet öyle ve biz bunun benzeri sahneleri daha çok yaşayacağız…

Çünkü bizim yaptığımız en iyi iş, göz göre göre gelen felâketlerin ardından ağıtlar yakmak, ağlamak, sızlamak, en güzel taziye mesajlarını yayınlamak ve kurtarma ekiplerinin yarattığı mucizeleri izlemektir…

Çünkü bizim gibi insan toplulukları başına gelenlerden hiç ders almaz. Bilimle, akılla, teknolojiyle ilgilenmez. Her felâketin ardından ağlar bağırır, çağırır, sonra onu bir sonraki afet gelene kadar buzdolabına kaldırır ve unutur…

Çünkü onun nezdinde her şey kaderdir, Allah’tan gelir, o nedenle başa gelene çok da itiraz edilmez, tevekkülle karşılanır. Ve biz aklı öncelemektense, hurafelerin ve dini söylemlerin önünde boyun büktüğümüz sürece zaten bir deprem ülkesi olan Türkiye’de daha çok felâketler, doğal afetler karşısında aciz kalacağız demektir.

Örneğin Japonların bizim anladığımız anlamda bir dinleri yoktur. Ancak Japonlar binlerce yıllık kadim bir kültüre sahiptir. Diğer kültürlerle olan ilişkilerine rağmen kendi dinlerine, dillerine, kültürlerine son derece sâdıktırlar. Bunun sonucunda da Japonlar köklü bir geçmişi olan ve ULUS olmayı yüzyıllar öncesinde başarmış bir toplumdur.

JAPONLARIN %87’LİK ÇOĞUNLUĞU ŞİNTOİZM VE BUDİZM’İ BENİMSER, GERİ KALANLARIN ÇOĞU DA ATEİSTTİR.

ŞİNTO DİNİNİN KURUCUSU YA DA BİZİM ANLADIĞIMIZ MÂNÂDA BİR KUTSAL KİTABI YOKTUR. DİNİN YAYILMASI İÇİN PROPAGANDAYA GEREK YOKTUR, ZİRA DİN, JAPON KÜLTÜRÜNÜN İÇİNE İŞLEMİŞTİR. VAAZ VEREN DİN ADAMLARINA DA ŞİNTOİZM’DE RASTLANMAZ.

JAPON TOPLUMU AHLÂKLI OLMAYI, ONURLU OLMAYI, DÜRÜSTLÜĞÜ DİN EDİNMİŞTİR. BUNUN TEK NEDENİ BİRBİRLERİNE KAYNAŞMIŞ KÖKLÜ BİR MEDENİYET VE ULUS OLMALARIDIR. ÇÜNKÜ ARALARINDA AYRIŞMA YOKTUR, ÖTEKİLEŞTİRME YOKTUR. DİN, MEZHEP, IRK, RENK AYRIMI YOKTUR. FELÂKETTE DE, SEVİNÇTE DE TEK YUMRUK OLABİLMEKTE, HATALI OLDUĞUNU DÜŞÜNEN BİR BAKAN HARAKİRİ YAPACAK KADAR ONURLU, ŞEREFLİ DAVRANABİLMEKTEDİR.

ÖRNEĞİN JAPONYA’DA MEYDANA GELEN BİR DEPREM SONRASINDA HALKIN BİR KESİMİ “DEPREM ZİNA YÜZÜNDEN OLMUŞTUR” REZİLLİĞİNDE FETVALAR VERMEZ. BÖYLE BİR SÖZÜ AKLINA BİLE GETİRMEZ.

Diğer yandan Türkiye gibi bir deprem ülkesi olan Japonya’da da, büyüklüğü Türkiye’deki depremlerden çok daha fazla olan depremler ve tsunamiler meydana gelmekte ancak can ve mal kayıpları Türkiye’dekinin yüzde biri mertebesinde kalmaktadır. Bunun nedeni Japonların depremle yaşamayı öğrenmeleridir.

YANİ, BİLİMSEL ÇALIŞMALAR ve AKLI ÖNCELEYEREK DEPREMİN YIKICI ETKİLERİNİ EN AZA İNDİRECEK TEKNOLOJİLERİ GELİŞTİRMELERİDİR. DAHASI, MÜTHİŞ BİR DAYANIŞMA ve DÜZENLİ ÇALIŞMA İLE TÜM BU TEKNOLOJİYİ, YAPI ÜRETİM SİSTEMİNİ KİMSEYİ KAYIRMADAN, KİMSEYE İLTİMAS GEÇMEDEN TAM BİR TARAFSIZLIKLA YURT SATHINDA UYGULAMALARIDIR.

ÖRNEĞİN JAPONYA’DA FAY HATTINI BELEDİYE ENCÜMEN KARARIYLA ÖTELEYEREK, DAHA FAZLA RANT KAZANMAK İÇİN DEPREM AÇISINDAN SON DERECE RİSKLİ BİR BÖLGEYİ İMARA AÇACAK KADAR İNSAN HAYATINI HİÇE SAYAN GERİ ZEKÂLI YEREL YÖNETİCİLERE RASTLAYAMAZSINIZ.

ÖRNEĞİN JAPONYA’DA, DEVLET KASASINI HAR VURUP HARMAN SAVURDUKTAN SONRA NEREDEN PARA BULACAĞIM TELÂŞINA DÜŞÜP, HİÇBİR TEKNİK ŞARTNAMEYE UYMAYAN, MÜHENDİS YÜZÜ GÖRMEMİŞ ÇARPIK ÇURPUK BİNALARI BİLE PARA KARŞILIĞINDA YASAL YAPILARA DÖNÜŞTÜREN İMAR AFLARI, İMAR BARIŞLARI GİBİ GARABET KANUNLAR ÇIKARAN BİR HÜKÜMET DE OLMAZ.

Japonların dini yoktur ama ahlâkları ve onurları vardır, bizde kırıntısı bile olmayan…

Japonlar Şintoist ve ateisttir ama ülkede hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk yok denecek kadar azdır. Bizim gibi MÜSLÜMAN ülkelerde ise dinimizle övünürüz ama hırsızlık ve yolsuzluk sıralamasında Dünya’da ilk üçe gireriz.

Bu toprakların insanlarının kendi çıkarları yerine toplumsal menfaatleri öncelemekten ve Japon ULUSU gibi bir ULUS bilinci oluşturmaktan başka çaresi yoktur. Aksi taktirde, kadercilik ve arabesk bir zihniyetin bataklığında, sahte bir milliyetcilik kamuflajında emperyal devletlerin sömürgesi olmaktan kurtulamaz. Bu çürümüşlüğün, bu kokuşmuşluğun yeşerip semirmesini, beslenip büyümesini hazırlayan iklimi de Siyasal İslâm denilen garabet sağlamaktadır.

 

SONUÇ:

 

Türkiye’nin başındaki en büyük belâ “Siyasal İslâm’dır” ve bu zihniyetten kurtulamadığımız; aklı kullanmayı, bilimsel yöntemlerle çalışmayı başaramadığımız sürece, bir kaç yıl sonra başka bir şehrimizde tuz buz olmuş başka bir apartmanın önünde enkazdan canlı birilerinin çıkarılmasını, mucizeler yaratılmasını beklemek bizim için hiç de sürpriz olmayacaktır.

 

Uğur GÖRGÜLÜ

05 Kasım 2020 – Zugdidi (Gürcistan)