imagesO4T9XW67Türkiye’nin etnik bir mozaik olduğu, yıllardır sorgulanmadan adeta önyargı ile kabullenilmiş bir yanılgıdır. Özellikle Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra tek süper güç haline gelen ABD, ulusları kimliksizleştirmek, ulusal bilinç ve ilişkili direnci kırmak, ulusal sınırları çözmek için, bu çokkültürlülük aldatmacasını empoze etmiş, böylece küreselleşme adı altında kendi çıkarları doğrultusunda az gelişmiş ülkeleri açık bir pazar haline dönüştürmüştür.

Türkiye’de Türkiyelilik, çoklu resmi dil, anadilde eğitim, federasyon gibi konuların gündeme getirilmesinin dayanağı, Türkiye’de büyük nüfusa sahip çok sayıda etnik grubun olduğu varsayımıdır. Oysa gerek 1925 Rus Albotin istatistikleri, gerekse AB Avrupa Komisyonunun Eylül 2005 raporu (Europeans and Languages), ne bugün ne de geçmişte Türkiye’nin etnik bir mozaik olmadığını açık bir şekilde göstermektedir. Mozaik tanımının yapılabilmesi için etnik unsurların nüfusunun, ülkenin genel nüfusuna oranı en az % 35 olmalıdır. En son 1965 yılındaki nüfus sayımında anadil tespiti yapılmıştır. Bu tespite göre toplam etnik nüfusun oranı % 9.88’dir. 1985 yılındaki sayımda yapılan anadil tespiti verileri değerlendirilmeden 1990’da imha edilmiştir. 1990–2006 yılları arasında bu konuda yapılan çalışmalar 1965’deki verileri desteklemektedir:

1. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut Toros 1992 yılında anadil temelinde etnik grupların nüfuslarını belirlemek için çalışma yapmıştır ve etnik nüfusun oranını % 8,04 olarak tespit etmiştir.

2. 1993 yılında İstanbul’da 15.683 denek üzerinde Konda AŞ. tarafından kişinin kendini tanımlaması esasına dayanan (emik) bir araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaya göre kendisini TürklüK dışında bir kimlikle tanımlayanların aranı % 5,57’dir ve kendini Kürt olarak tanımlayanların oranı % 3,9’dur.

3. 1999 yılında Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı tarafından tüm Türkiye genelinde yapılan araştırmada etnik nüfusun oranı % 5,2 olarak tespit edilmiştir.

4. AB Avrupa Komisyonu Eurobarometer Anketi Eylül 2005’de yayınlanmıştır. Bu ankete göre Türkiye’de anadilini Türkçe olarak beyan edenler %93 iken Türkçe dışında etnik bir dil beyan edenlerin oranı %9’dur.

5. 2006 yılında ODAK Araştırma ve Danışma Şirketi tarafından yapılan ankette Kürtler’in oranı % 7,2 ve Araplar’ın oranı % 2,5 olarak tespit edilmiştir.

6. Diyarbakır Dicle Üniversitesi tarafından 2004 yılında Güneydoğu Anadolu’daki 9 ili kapsayan anketin sonucunda, Türklük dışında etnik bir kimlikle kendini tanımlayanların oranı %6.2’dir. Bölgede günlük yaşamda kullanılan dil %63 oranıyla Türkçedir. Anadilini Kürtçe olarak tanımlayanların ancak %4’ü kendini etnik olarak Kürt diye tarif etmiştir. Anadilini Arapça olarak beyan edenlerin ancak %1,6’sı etnik olarak Arap olduğunu belirtmiştir.

images0QAIVTVLŞu açıktır ki, bu bilimsel verilere göre ülkemiz hiçbir zaman mozaik bir yapıya dönüşmemiştir. Ayrılıkçı düşüncelerin çoğalması amacıyla ülkemize zorla dayatılmaya çalışılan bu çokkültürlülük yalanına verilebilecek en güçlü cevap, ülkede yaşayan etnik grupların durumunu nüfus sayımı ile belirlemek ve bunu emperyalistlerin yüzüne tükürmektir. Yirminci yüzyılda Kürtler kadar bir etnik unsur araştırma konusu olmamıştır. Ortadoğu’da Türklükle, Araplıkla ilişkisi olmayan ve batılıların çıkarlarına hizmet edecek yeni bir etnik grubun oluşturulması amacıyla A.Jaba, B.Nitikin, V. Minorsky, Edmonds, Soane gibi araştırmacılar görevlendirilmiştir. Bu kişiler, Kürtlerin bir Türk kavmi olduğunu bilinçli olarak göz ardı etmişler ve saçma sapan tezlerini verilerin yetersizliğine bağlamışlardır. Kürtler, Orta Asya’da, Karadenizin kuzeyinde ve Macaristan’da bir Türk boyu olarak yaşamışlardır. Daha sonraki yüzyıllarda Orta Asya’dan Güneye Kafkaslara, İran’a, Kuzey Irak’a ve Doğu Anadolu’ya göç eden Türk Kürtleri buralardaki yerel halk ile kaynaşarak yeni bir kültür ve dil geliştirmişlerdir. Kürtlerin Türk boyu olduğunu kanıtlayan bazı belgeler şunlardır:

1. Göktürk alfabesi ile yazılmış olan Yenisey Kitabelerindeki Eleğeş anıttaşındaki bilgiler: Kürtler Göktürk Birliği içinde yaşamıştır. Göktürk Destanı Kürşat’taki kahramanlardan biri olan Alp Urungu halkına şöyle hitap etmektedir; “Ben Kürt elinin hakanı Alp Urungu. Altunlu okluğum bağladım belde. Ülkem. Otuz dokuz yaşımda. Hanım! İlime, sizlerime, ne çare; doymadım, Hanım’ ilimden ne çare. Mavi semada güneş, ay azdım. Ne çare; sizlerimden ayrıldım.”

2. Prof. Dr. Laszlo Rosyani , F Eckhart, Prof. Dr. Joseph Blaşkoviç gibi Macar ve Çekoslavak bilim adamları, Macaristan’ın kurulmasında büyük rol oynayan 7 Türk boyundan birinin Kürt boyu olduğunu belirtmişlerdir. Bu bilim adamlarına göre, Kürtler Göktürkler’in dağılmasından sonra Hazar Türk Devleti’ne katılan Kürt isimli Yenisey Türkleridir. Hazar Devleti yıkıldıktan sonra Onogur Türkleri içinde bu bölgelere göç etmişlerdir.

3. Hive Hanı EBULGAZİ Bahadır Han 1661 yılında yazdığı Şecere-i Terakkime (Türklerin Soy Kütüğü) adlı eserinde Kürtleri bir Türk oymağı olarak belirtmiştir. Kürt Türklerinin Hazar denizinin doğusunda yaşayan Ensari Türkmenleri olduğunu belirtmiştir.

4. Kürt ismi tarihte bir Türk boyu adı olan Kurtu olarak da adlandırılmıştır. Doğu Türkistan’daki bir boyun adı Kurtuk’dur.

5. Afganistan araştırmaları yapan Gunnar Jarring, bugün Türkiyede yaşatan ve Kürt olarak bilinen Mukriler’in Gölken Türkmenlerinden olduğunu belirtmiştir.

6. Azerbaycan ve Macaristan’da yaşayan ve Kürt olarak bilinen Senekli adlı oymağın halkı Başkurt Türkü’dür.

7. Milattan sonra VI. yüzyıldan başlayarak XII. yüzyıla kadar Kalaçlar, Akhunlar, Gürler, Döğerler, Avşarlar gibi Türk boyları değişik dönemlerde Kürt olarak da adlandırılmışlardır. Bu tanımlamaların nedeni, o dönemde Kürtlüğün Türklük ifade etmesidir.

8. Kaşgar’dan gelerek Erzurum, Muş, Bitlis, Van dolaylarına yerleşen ve buralara Duru Beran adını veren Türk Namık ve Konak kardeşlerin aşireti olan Mamıkonlular, Şerefname’de Kürt olarak gösterilmişlerdir. Ermenice metinlerde Mamukonyan olarak geçen bu aşiret, bu metinlerde Torkom (türk) olarak tanımlanmıştır.

9. İran’a yerleşen Oğuz Türklerinden oluşan 55 Uruklu Türk topluluğundan birinin adı Alikürtlü’dür.

10. Bizanslı tarihçiler, Selçuklular ile Dicle Kürtlerini aynı soydan ve Partlar’ın torunları saymışlardır. 1071 Malazgirt Savaşı sırasında Bizans başbakanı Mikael Psellos, Selçuklu Sultanı Alp Aslan hakkında, Kürtler Türk boyu sayıldığından, “Kurton Vasileus” (Kürt padişahı) olarak söz etmiştir.

11. Türk mollalarınca 16. yüzyılda Müslümanlaştırılan Yenisey Kürtlerinin torunları 400 yıl boyunca Kürdak olarak anılmıştır. Yenisey, Tarbakatay dağlarının güneyinde bir Kürt obasıdır ve Kürdakların yaşadığı Yenisey bölgesi Çarlık Rusyası zamanında “Kürdak-Sakya-Volest” (Kürt Bölgesi) olarak adlandırılmıştır. Kürdaklar Türktür ve dilleri Türkçedir.

12. Macar Türkolog Gyula Nemeth, Macaristan’da 11. yüzyılda Kürt olarak adlandırılan boyun daha sonra Kurtu, Kürtü, Kirth ve Kyurtu olarak adlandırıldığını belirtmiştir. Macaristan ve Slovakya arasındaki bir ovanın adı Kürtos Kurtözü’dür. Slovakya’da bir şehrin adı Nay-Kürtos ve bir derenin adı Kürtos’dur.Macaristan’da bir kasabanın adı Kurtya (Kürt yurdu) dır. Budapeşte yakınında bir kasabanın adı Kürt’dür.

13. Orta Asya’da Horasan, Azerbaycan, Türkmenistan, Afganistan’da Türk Hakanlarının konakladığı çoğu kışlak ve yaylağın adı Kürt’dür. Örneğin: Timur’un kışlağı Kürt Neşin (Kürt Konağı), Türk Olcay Hanın kışlağı Kürt Tag.

14. Bugün Anadolu’da halkı Kürt olan çok sayıda köy mevcuttur: – Küçükkürtler (Aydın) – Kürtderesi (Çine-Aydın) – Kürtköy (Uşak) – Kürtler (Afyon) – Kürtalpı (Ankara) – Kürtler (Mersin) – Çaykürt (Sivas) – Kuşadası’ndaki Türkmen mahallesini Bozulus Türkmenlerinden Kürt Mihmatlu oymağı kurmuştur.

15. Orhun anıtında mevcut olan 1300 yıl önceki Göktürk Türkçesindeki 532 kelime bugünkü Kürtçede kullanılmaktadır. St. Petersburg Akademisi, 1860 yılında Rusya’nın Erzurum konsolosu olan Auguste Jaba’nın derlediği Kürtçede kullanılan 8378 kelimeyi köken olarak araştırdıklarında, bunların 3080’inin Türkçe ve 2230’unun Farsça olduğunu tespit etmişlerdir.

Anadolu’ya en son fakat en yoğun gelen Türkler Oğuzlardır. Oğuzlar önce Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya yerleşmişler ve buradaki Kürtler ile kaynaşmışlardır. Oğuzlar bu bölgede beylikler kurmuşlardır: Erzurum’da Saltuklar, Bitlis’te Dilmaçoğulları, Diyarbakır’da Yınaloğulları, İnaloğulları vs. Yani bugün bu bölgede yaşayan Kürtlerin soyunda Oğuzluk da vardır.

Anadolu’mun kınalı kuzuları, size sesleniyorum: Biz et ve tırnak gibiyiz. Kökenimiz aynı. Hepimiz aslında Türküz. Yörüğüz, Çerkeziz, Kürdüz, Oğuzuz, işte neysek neyiz ama Türküz. Lanet olası Emperyalistler bizi bölmek ve kaynaklarımızı sömürmek için kardeşi kardeşe vurdurmaya çalışıyorlar. Çünkü yürekleri yok bizimle karşı karşıya gelip savaşmaya. Çünkü onlar ulus değil, onlar vatan borcu nedir bilmezler, onlar şehitlik nedir bilmezler, işte bu yüzden kaçarlar er meydanından. Yapmayın, etmeyin, gelin birliğimizi bozmayalım, emperyalist köpeklere ve yardakçılarına hak ettikleri dersi verelim.

Doç. Dr. Uğur Koca Kaynak: Türkiye’nin Etnik Yapısı, Ali Tayyar Önder Atatürk Devrimi, Suna Kili
26 Şubat 2010 Samsun