Ne zaman “İşte hayalini kurduğum yapı bu, şuraya gireyim de mücadelemi burada sürdüreyim” diye düşünsem daha katıldığım ilk toplantıda gördüğüm manzara beni şaşkına çevirdi şimdiye dek. Genç bir adamken SHP’de gördüklerim, daha sonra CHP’de, ADD’de, bizkackisiyiz hareketi toplantılarında ve şimdi de yıllardır çağrısını yaptığım birleşimin, belki de adresi budur artık dediğim MBH’de daha ilk günde ayrışma başladı…
Peki neden oluyor bunlar? Binlerce kez yazdım, çizdim, anlattım, haykırdım…
Koyunsürüleştirilmiş, tebaalaştırılmış cahil ve fakir kitleleri gütmek çok kolaydır. Hoşlarına gidecek bir iki dini söz, bir namaz gösterisi, bir kaç kilo erzak, kömür yeter bu kitleleri peşinden sürüklemek için. Hiç sorgulamaz bu kitlenin koyundan farkı olmayan fertleri, “Benim şeyhim, şıhım ne derse, ne eylerse doğru eyler” mantığındadır. Düşünmez, irdelemez, araştırmaz, okumaz, onun yerine başkaları düşünür, irdeler, yorumlar ve ona şırınga eder. Böyle yaşar giderler, liken gibidir hayatları; mantarlarla alglerin birlikteliğinden farkı yoktur. Biri olmadan diğeri olamaz zira…
O nedenle emperyalizme hizmet eden cumhuriyet ve çağdaşlık düşmanı kara beyinliler, taa ATA’nın sağlığından beri istemezler halkın okumasını, yazmasını, bilinçlenmesini. Köy Enstitülerini açan İsmet Paşa’ya “Bu kadar okumuş köylü başa bela olur Paşa” diyen zihniyet işte bu işbirlikçi, satılmış, hain zihniyettir.
Bunlarla baş etmek çok zordur. Çünkü karşınızdaki cahil kitleyi “Din elden gidiyor” nidalarıyla üstünüze sürmeleri an meselesidir.
Kapısına bırakılan erzağın, kömürün, kafasını poşetleme karşılığı aldığı maaşın, bunların iktidardan ayrılmasıyla son bulacağı korkusu yüreklerine işlemiş aç, fakir ve cahil insanımız, aslında demokrasinin amaç mı yoksa araç mı olduğunu tartışan tramvaycıların “Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük için bizim mücadelemiz. Biz fakir fukara, garip gureba için bu göreve talip olduk” palavralarını baskıcı, dayatmacı, totaliter bir rejiminin tesisini, faşist ve cuntacı bir yapılanmayı oluşturma çabalarını maskelemede kullandıklarını hiç bilmezler, bilemezler, doğrusunu söylemek gerekirse umurlarında bile değildir…
Onların dünyaları, kendilerine gösterilenle sınırlıdır. Üstüste kümelenmiş kuyruklarda, önlerine fırlatılan torba torba erzağı, kömürü kendilerine yapılabilecek en büyük yardım olarak görürler. Buna inandırılmışlardır. Kendilerinin hiçbir şey yapamayacaklarını, cahilliğin ve fukaralığın kaderleri, din bezirganı DP-AP-MC-ANAP-DYP-AKP zihniyetinin ve payandalarının da başlarına gelebilecek en iyi şans olduğunu sandıklarından, kamyonlardan fırlatılan yardım torbalarından birini kapabilmenin sevincinde dilencileştirildiklerini, sadakaya mahkum olduklarını, onursuzlaştırıldıklarını farketmezler.
Sen tek çocukla baş edemezken, ikincisini yapmaya cesaret edemezken, Sayın Başbakan diyor ki: “En az 3 çocuk yapın!”. Onlar da ikiletirler mi padişahlarının sözünü, “Ne demek Başbakanım, sen 3 iste biz yapalım 13. Nasıl olsa yapmak bedava!”. Doğru; nasıl olsa ekmek elden su gölden yaşamaya alışmış çoğu. “Allah tuttuğunuzu altın etsin, Allah ne muradınız varsa versin, Allah sizi başımızdan eksik etmesin” minnettarlığında cahiller sürüsüne yeni cahiller kazandırmanın telâşı ile tavşan gibi doğurur bunların karıları, biri yetmez ikincisi, üçüncüsü devreye girer fabrikasyon imalata. Aynı tip yamukkafalı, aptal bakışlı, ömrünü 150 sözcükle tamamlayan, karacahil bir sürü insan israfı… Önemli değildir bu insanların tahsili, iş hayatı, topluma kazandırılması emperyalist iktidarlar için. Zaten bunu da hiç istemezler. Onlar bilerek isteyerek öldürmez ama süründürürler bu insanları. Çünkü bunlar oy deposudur, iktidarlarının güvencesidir, her yeni bebek yeni bir oy demektir. O nedenle böceksürüsünü büyütmek için çalışırlar da çalışırlar…
Oysa okumuş yazmış, düşünen, üreten, irdeleyen, yorumlayan insanları yönlendirmek, yönetmek çok zordur. Çünkü bu insanlar sürü psikolojisi ile hareket etmez. Padişahım çok yaşa mantığında bir tebaa değillerdir onlar. Özgürce düşünür, çevresinde gelişen olayları her açıdan değerlendirir ve kendi akıl süzgecinden geçirirler. O nedenle hepsinin, ana ekseni aynı olsa bile farklı farklı düşünceleri, sorunlara farklı farklı çözümleri vardır.
Bu nedenle aydın, vatansever, ulusalcı, laik, tam bağımsızlıkçı, milliyetçi kitleleri tek bir amaç etrafında toparlayıp örgütlemek son derece zordur. Bunu bildikleri için zaten emperyalist sömürgenler halkın cehalet içinde yüzmesini isterler, o nedenle okumayı, bilinçlenmeyi bilerek isteyerek engellerler…
TÜM AYDINLAR, ÜLKENİN GİDİŞATINDAN TEDİRGİNLİK DUYANLAR ŞUNU İYİ BİLMELİDİR:
EĞER GERÇEKTEN DERDİMİZ VATANSA, TAM BAĞIMSIZLIKSA, EMPERYALİST OYUNLARI BOZGUNA UĞRATMAKSA, O ZAMAN HİÇ KİMSENİN KOLTUK SEVDASINDA, “BENİM FİKRİM DAHA DOĞRU SEN BANA KATIL” BENCİLLİĞİNDE, “KÜÇÜK OLSUN BENİM OLSUN” KARİYERİSTLİĞİNDE OLMAMASI GEREKİR.
O NEDENLE HER VATANSEVER “ACABA KENDİME NASIL BİR YARAR TEMİN EDERİM, BENİM BU İŞTEN İLERDE NASIL BİR ÇIKARIM OLUR?” YA DA “BEN ÇOK DENEYİMLİYİM, ŞU MU LİDER OLACAK…PEHHH, BEN ONUN EMRİNDE ÇALIŞMAM” GİBİ BİREYSELCİ, SIĞ, GÜDÜK DÜŞÜNCELERDEN SÜR’ATLE SIYRILMASI İLK KOŞULDUR. EĞER VATAN ELDEN GİDERKEN SEN BÖYLE DÜŞÜNCELERE SAHİPSEN ZATEN SANA “VATANSEVER” DEĞİL FIRSATÇI, ÇIKARCI DENİR. BURNUN EĞER KAF DAĞINDAYSA SENDEN BÖYLE BİR HAREKETE YARAR DEĞİL ZARAR GELİR.
TÜM VATANSEVERLERİN BİRER NEFER OLABİLECEĞİ, HERKESİN “BENİM VARLIĞIMIN, DENEYİMLERİMİN HAREKETE NASIL BİR KATKISI OLUR?” MÜTEVAZİLİĞİNDE DAVRANABİLECEĞİ SAĞLAM BİR YAPI KURULMALIDIR. O NEDENLE BİRLEŞİMİN TEK ADRESİ KİMSENİN İTİRAZ EDEMEYECEĞİ EVRENSEL İLKELERİ İÇEREN “KEMALİZM” ŞEMSİYESİNİN ALTIDIR.
BENCİLLİĞİN, FIRSATÇILIĞIN, “ÖNCE BEN”CİLİĞİN, GURUR GÖSTERİLERİNİN, HERŞEYİ BEN BİLİRİMCİLİĞİN, ONA BUNA KÜSMENİN, KIRILMANIN, “BENİM DEDİĞİMİ DİNLEMİYORLAR” KAPRİSLERİNİN, “AMA O BİLMEM NECİ, NE İŞİ VAR BU HAREKETTE” AYRIMCILIĞININ BÖYLE BİR HAREKETTE YERİ OLAMAZ!
AYRICA CHP, MHP, İP, HYP, YP, BCP, HEPAR GİBİ PARTİLERLE ADD, ÇYDD, CUMHURİYET KADINLARI GİBİ BİRÇOK SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜNÜN, SÜHEYL BATUM, ALİ SİRMEN, İLHAN SELÇUK, YAŞAR OKUYAN, ERDAL SARIZEYBEK, VURAL SAVAŞ, YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN…GİBİ TOPLUMDAKİ KANAAT ÖNDERLERİNİN KATKISI DA ŞARTTIR. TEK ÇATI ALTINDA KEMALİZM İLKELERİ ETRAFINDA OLUŞTURULACAK PLATFORM TEK LİSTE İLE SEÇİMLERE GİRDİĞİNDE TÜM EMPERYALİSTLER KAÇACAK DELİK ARAYACAKTIR.
AMA CHP AYRI, MHP AYRI, DİĞERLERİ AYRI AYRI SEÇİMLERE GİRER, MBH DE VATANSEVERLERİ BÖLEN BİR BAŞKA HAREKET OLARAK KALIRSA FAYDADAN ÇOK ZARARI DOKUNACAKTIR. BU SEBEPLE BİRLİK ŞARTTIR, OLMAZSA OLMAZ KOŞULDUR.
TÜM VATANSEVERLERİN DİKKATİNE SUNARIM.
Uğur GÖRGÜLÜ
10 Mayıs 2010 Samsun
MBH MİLLİ BİRLİK , MİLLİ CEPHE , MİLLİ İKTİDAR
Milli Birlik Hareketi MBH emperyalizme ve işbirlikcilerine karşı milli cephe hareketedir .
MBH dört eğimden tüm milli güçleri tek bir cephe de toplanmaya çağırıyor .
Çağrımız Yüce Türk Milletinedir .
Benim olsun küçük olsun anlayışlarına karşıdır ve MBH benim olsun küçük olsun bir parti kurma girişimi değildir ve olmayacaktır .
MBH Milli İktidar , Milli Birlik , Milli Meclis , Milli Ordu … Milli Ekonomi yolunda , milli bir birlik hareketi olarak doğmuş ve bu yolunda sarsılmadan , hiç bir pazarlığa girmeden yoluna devam etmiş ve edecektir .
MBH bir siyasi partinin koltuk altına sığmayacak kadar büyük bir davanın ve birliğin hareketedir .
Milli Birlik Hareketi’ni kendi gündemlerine cekebileceklerini bekliyenler büyük bir yanılgı içindedir .
MBH gündemini yönetimi ve teşkilatı belirler .
MBH yurt da ve yurt dışında hızla örgütlenme faliyetlerine devam ediyor . Girişim ve örgütlenme faliyetimiz kısa sürede tüm milli güçller de cevabını bulmuştur.
MBH işbirlikci oligarşiye karşı tüm milli güçlerle milli bir cephenin örgütlenmesi için yola çıktı .
Çağrımız Yüce Türk Milletinedir .
Sağ , sol ve etnik köken ayrımı yapmadan , bu vatan bizim diyen vatanseverler birleşecek ve milli cephe kurulacaktır .
Hareketemiz hakkında yalan , yanlış ve art niyetli veya değil , bir karalama kampanyası yürütenleri kınıyoruz .
MBH çıktığı yolda Milli Cephe ve Milli İktidar yolunda sarsılmadan yürüyecektir .
İşbirlikci oligarşi ve yandaşları , milli güçleri bölen , benim olsun küçük olsun diyen , iyi veya art niyetli olanların rahatsızlığını anlıyoruz .
MBH Türk Milletinin kurtuluşunu MİLLİ CEPHE ‘ de görmektedir .
MBH ülkemizin bu durumunda tek alternatifdir.
Milli Birlik , Milli İktidar yolunda kararlı yürüyüşümüz devam edecektir .
Yüce Türk Milleti Birleşiniz .
Milli Güçler Birleşiniz .
Yaşasın Milli Birlik .
Yaşasın Milli iktidar .
Milli Birlik Hareketi
MİLLİ BİRLİK HAREKETİ DUYURU 10 / 2010
AVRUPA MÍLLÍ BÍRLÍK HAREKETÍ’nin
YÜCE TÜRK MİLLETİ’ne DUYURUSU
MÍLLÍ BÍRLÍK HAREKETÍ (MBH)
Cumhuriyetimizi kurtarmak ve gelecek kuşaklara ulaştırmak azminde olanların,
Türkiye’yi VATAN kabul edenlerin, „bahis konusu VATAN ise, gerisi teferruattır!“
diyenlerin hareketidir.
MÍLLÍ BÍRLÍK HAREKETÍ (MBH)
bir MİLLİ CEPHE HAREKETİDİR .
Partili partisiz bütün vatanseverlerin güç birliğidir,
Siyasal, etnik, din veya mezheb ayrımı tanımaz.
H E D E F L E R Í M Í Z:
– Yurdumuzun işgaline son vermek !
– Atatürk devrimlerini tamamlayarak ülkemizi çağdaş uygarlık
düzeyine çıkaracak bir hükümeti iktidara taşımak!
– Türk vatandaşlarına, hak ettikleri refah ve güven içinde onurlu bir
yaşam sağlamak.
Y Ö N T E M Í M Í Z :
– Bütün milli güçler , günlük iş hayatlarındaki faaliyet ve
davranışlarını koordine bir şekilde yönlendirerek, işgalci ve
işbirlikçilerinin rant sağlamalarını önlemek, işbirlikçilerin
kanunlarını, „örgütlü sivil milli güç birliği “ ıle işlev dışı bırakmak.
– Sivil toplum kuruluşları, muhalefet partileri,
sendikalar, meslek odaları ve üniversitelerin demokratik
direnmesine toplumun her kesiminden destek sağlamak.
– Henüz var olan demokratik ve bağımsız medyaya destek vermek.
– Hayatın her alanında milli direnişi örgütlemek.
– Milli Birlik Hareketi, her türlü şiddete karşıdır.
Ç A L I Ş M A T A R Z I M I Z
– Türkiye’nin her yerleşim noktasında bir “Milli Birlik Hareketi”
örgütlenmesini kurulması hedeflenmiştir.
Biz yurt dışında bulunan MBH girişimcileri olarak ÇAĞIRIYORUZ !
Avrupa ve diğer yurt dışında bulunan tüm milli güçleri birleşmeye ,
Tüm ülkelerde MİLLİ CEPHE harekitinin MBH’ın örgütlenmesine ,
Ülkemiz de yürütülen milli mücadeleyle koordinelı bir şekilde çalışmaya ,
Türk vatandaşlarının bulundğu her ülkede milli birlik kurultayları ve yönetimlerini oluşturmaya ,
Yurt dışında ki tüm milli güçleri tek bir çatıda toplanmaya çağırıyoruz .
K A Y N A K L A R I M I Z
“ Mutaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur !”
Bildiğiniz gibi, ülkemiz tam bir işgal altındadır. AKP-hükümeti, ülkemizi dış işgalcilere teslim etmektedir ve efendilerinin desteği ile önemli ölçüde de gerçekleştirmiştir. Türkiye’de artık hiçbir sınır ve hukuk tanımayan, dış güdümlü bir diktatörlük vardır.
Dış güçlerin hükümetimize verdiği ve hükümetimizin kişisel çıkar karşılığı üstlendiği görev:
Türk halkını ve Türkiye Cumhuriyetini parçamak ve yok etmektir.
Bu görevin alt basamakları şunlardır:
– Türk milletini etnik, dini, mezhepsel, ideolojik ayrışmaya götürerek, Yugoslavya tipi bir iç savaşa götürmek ve bölünmeye hazırlamak,
– Türk ekonomisinin bütün işletmelerini yabancılara teslim ederek, Türk varlığının temellerini çökertmek ve ülkemizi paylaşıma hazırlamak.
– Ulusal medyayı, politikacıları ve yazarları toplama kamplarına hapsederek, işgali kolaylaştırmak ve mümkün kılmak,
– Bağımsız hukuku ve Türk Silahlı kuvvetlerini diktatörlüğün hizmetine sunmak.
– Eğitimi bilimden uzaklaştırmak ve ortaçağ düzeyine indirgemek.
– Anadolu’da, Suudi Arabistan misali, insan ve kadın haklarının olmadığı, kendini savunma bilincinden yoksun bir köle cemaati yaratmak.
Biz, köle olmamak için Çanakkale’de, Ínönü’de, Sakarya’da ve Anafartalar’da bir milyondan fazla gencimizi feda ederek onurlu Türkiye Cumhuriyetimizi kurduk ve 90 sene savunduk.
1922 ye kadar, düşmanlar askeri işgal olarak gelmişlerdi ve biz onları askeri olarak yendik. 1950 sonrasında aynı düşmanlar ülkemize „dost“ postu altında girdiler ve Türk halkı bunu maalesef çok geç fark etti.
„..Zorla ve hile ile Ülkemizin bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiştir. … Yurdumuzu yönetenler, bilinçsizlik, alçaklık ve ihanet içindedirler ve işgalciler ile ortak olmuşlar.“ „Bu durum ve şartlar içinde bile görevimiz, Türk bağımsızlığını ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır“ !
Milli Birlik Hareketi, bu görevin altına elini koymak isteyenlerin hareketidir. Türkiye’ nin her yerinden katılım aldık ve almaktayız. Birçok şehir ve beldede organizasyonlar oluştu. Siz de katılmak istiyorsanız, aşağıdaki adres veya telefonlara başvurunuz,
VATAN SÍZÍ BUGÜN GÖREVE BEKLÍYOR!
MİLLİ BİRLİK HAREKETİ AVRUPA GİRİŞİMCİLERİ .
***
MİlLİ BİRLİK HAREKETİ TÜRKİYE
Metin GENÇ
Büklüm Sok.22/13 Kavaklıdere-Ankara
TEL:0.312.425 12 14 ; FAX:0.312.425 12 15 ; Gsm:0.532.342 18 31
akvilvakfi@yahoo.com
***
MİlLİ BİRLİK HAREKETİ AVRUPA
ORHAN ÖZKARACA
Avrupa Telefon 00 33 689 75 96 83
Türkiye Telefon 0532 791 45 30
anafororg@gmail.com
NOT
TOPLANTIYA SUNULACAK TASLAK METİNDİR
GÖRÜŞLERİNİZİ EN SON 20 MAYIS 2010 TARİHİNE KADAR İLETEBİLİRSİNİZ .
GİRİŞİMCİLER 23 MAYIS PAZAR GÜNÜ FRANSA’NIN PARİS ŞEHRİNDE TOPLANACAKTIR . TOPLANTIYA ÇAĞRILI OLANLAR KATILACAKTIR .
MILLI HABER AJANSI UYE OLMAK ICIN
ASAGIDAKI MAIL ADRESINE BOS BIR MAIL GONDERIN
MilliHaberAjansi-subscribe@yahoogroupes.fr
Turkiye’nin anti emperyalist gucleri, http://WWW.ANAFOR.ORG
http://www.solbirlik.net
http://www.ulusalcephe.net
http://www.ulusalodak.net
http://www.toplumsalgucbirligi.org.tr
http://www.add-paris.com
http://www.cenanbicakci.com
http://www.radioloji.com
http://www.demokratikkitleorgutleribirligi.com
http://www.kitlecizgisi.com
http://www.halkcephesi.net
http://www.akilcagi.com
http://www.seyhbedreddin.org
http://www.solbirlik.net
http://www.samsun24.com
http://www.hukukcumhuriyeti.org
http://www.nobetteyiz.org
http://www.hayditurkiye.org
http://www.cumhuriyetcocuklari.net
http://www.MilliHaberAjansi.com
http://www.halkcephesi.com
http://www.halkcephesi.net
http://www.karadenizgundem.com
http://www.halkcephesi.org
http://www.soldash.org
http://www.antalyabirlik.org
http://www.aydinbirlik.org
http://www.bagimsizturkiye.net
http://www.didimbirlik.org
http://www.edirnebirlik.org
http://www.istanbulbirlik.org
http://www.izmirbirlik.org
http://www.ankarabirlik.org
http://www.eskisehirbirlik.org
http://www.muglabirlik.org
http://www.balikesirbirlik.org
http://www.denizlibirlik.org
http://www.afyonbirlik.org
http://www.turkpolitika.com
http://www.kutahyabirlik.org
http://www.karabukbirlik.org
http://www.halkcephesi.com
http://www.halkcephesi.org
http://www.simalyildizi.net
http://www.hasanhuseyindemirel.com
http://www.turkcelil.com
http://www.ulusalgundem.net
http://www.dnm-ler.com
http://www.kemalistsosyalistler.org
http://www.AtaturkGunlugu.com
http://www.AtaturkToday.com
http://www.Ataturkculuk.net
http://www.voltaire
NEDEN BİRLEŞİLMİYOR
1-Türk Genel Devrimi’nin asıl karşıtı emperyal merkezlerdir,
2-Emperyal merkezler kendi adamlarını birleştirir,
3-Devrimin güçlerini ayrıştırır,
4-Onlarca yıldır ekenleri, sürekli ekmetye yönlendirir,
hasatı düşündürtmez,
5-Devrimin tamamlanması noktasında ise her olumlu adımı köreltir,
6-Aydın olmak bunları kavrayarak yaşamak demektir,
7-Aydın olmak yalnız devletlerin değil, kurumların ve kişilerin tebası olmamak demektir,
8-Aydın olmak “teba” olmayı reddedenleri “emperyal merkezlerle” paralel yok saymak değil, ne dediğini anlamak demektir,
Atila Sarp
ya bu yardımla oy verme işini abartıyorsunuz bir şey vermesede akp ye veriyoruz biz.daha makarnasını falanda görmedik.
bence 3 cocuk türk milletinin gelecegi için şarttır.kayıp milletlere bakın tarihte.rusyada bile 2. cocuga para veriliyorsa nüfus artırı destekleniyorsa,yabancı milletlerinde bildigi bir şey var.niye cok cocuku insanlara hakaret ediliyor bu yazıda ,cok fakir oldugu halde ailesinin 5 . 7. cocugu olan bir sürü insan tanıyorum.ben üniversite mezunuyum .erkek kardeşim ilkokul..oda çalışıyor ve dediğiniz gibi 150 kelimeyle hayatını idame ettrimiyor..marangoz ve günde 13 saat çalışıyor .işçi. bu ülkenin işçiyede ihtiyacı var sadece sizin tek şahane iyi yetişmiş genel müdür olacak cocugunuza ihtiyacı yok..artı o tek cocugunuzu en iyi okullarda okutmanıza ragmen bir baltaya sap olamadıgını sizde biliyorsunuz..
TÜRK GENEL DEVRİMİ
TANIMLAMASINDA ÜSLUP BİRLİĞİ OLABİLİR
Kemalizm, Türk Genel Devrimi’nde “mündemiç”tir.
Türk Devrimi, Türk Devrimleri, Anadolu İsyanı, Anadolu İhtilali,Milli Demokratik Devrim, Aydınlanma Devrimi,27 Mayıs Devrimi de.
1938 yılından bu yana kavga “Türk Genel Devrimi”nin kurumları,değerleri, kazanımlarıyla, bu devrimden en büyük zararı gören emperyalzmin karşı devrimci kadroları arasında olmuştur.
Bu kavga tamamlanmaktadır.
Ya Türk Genel Devrimi Tamamlanacak, ya da Türk Genel Devrimi’nin en önemli başarısı olan feodal Osmanlı İmparatorluğunun yıkıntısı altından 1,5 milyon Anadolu evladının can vermesinin ürünü milli devrimimizin “Bağımsız Türk Devleti”, ulusal önderimizin yüz yıl öncesini ve yüz yıl sonrasını görerek kurumlarını ve değerlerini yarattığı ulusumuz tarih sahnesinden zorla çıkarılacaktır.
Evet-Hayır kamplaşmasının bu yönde evrilmesi, “özerklik-federasyon-3 bölge-bastırılan isyanlar-farklı ana diller-soy sop” gibi konuların gündeme getirilmesi rastlantı değil bir yok etme projesinin başlangıcıdır.
Bu nedenle “HAYIR” için her bir oy fazlalığı, “Fethullah Gülen”in “mezarlardan bile kalkarak EVET deyin” drektifinin karşısında Türk Genel Devrimi’nin ve kurumlarının, onun ortaya çıkardığı ulusumuzun ve üzerinde yaşadığımız yurdumuzun güvencesidir.
Bir cepheleşme değil, sandığa sahip çıkma, gidişi sandıkta durdurma güncel görevdir.
25 gün kalan zamanı bu anlamda iyi kullanalım.
Atila Sarp
Atila Bey,
Ben bu konuda karamsarım; ve sizin gibi düşünmüyorum. Türk Ulusu hiç de öyle bahsedildiği gibi bir millet değil bence. Kendi başına bırakıldığında karanlık ortaçağ günlerine dönüş yapan ve ULUS OLMAYI BECEREMEMİŞ bir kuru kalabalık. Tüm değerlerinin içinin boşaltıldığını görmesine rağmen bozunmuş haldeki bu değerlere halen dört elle sarılan bir garip ahali bizim millet. Örneğin İSLAM, örneğin DEMOKRASİ. Her ikisi de 1950’den beri plânlı bir şekilde çalışan karşıdevrim hareketi tarafından kitleleri elde tutmak için içleri boşaltılmış, ve karşıdevrimcilerin işine gelen yeni kavramlarla doldurularak yeniden tanımlanmış en önemli değerlerimiz. Şu an VAHHABİLİĞİN bozunmuş bir hali EVANGELİZME benzeyen HRİSTOİSLAM denebilecek bir garabet gerçek İslamın yerini almış durumda. Kezâ demokrasinin saf erdemler silsilesi tabanlı tüm bileşenlerinin yerine demokrasinin bir unsuru gibi görünen ancak demokrasinin kimyasıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan kavramlar, argümanlar yerleştirilmekte. Ve bu garabet bizlere demokrasi diye kakalanmakta.
Ben Türk devrimi diye bir şey göremiyorum. Sadece, hâlâ cemaat olmaktan cemiyet olmaya geçememiş padişahım çok yaşa zihniyetinde bir tebaa görüyorum. Siz sanırım görmek istediklerinizi, temennilerinizi varmış, oluyormuş gibi gösteriyorsunuz, belki de buna inanmak istiyorsunuz. Bu millet ATATÜRK’ün devrimlerine hiçbir zaman sahip çıkmadı, ona hep ihanet etti. Ve son darbenin vurulmasına çok az kaldı, vatanseverler içerde hapislerde çürüyor, kimsenin gıkı çıkmıyor. Sanırım siz biraz hayal alemindesiniz.
“ADD ÖRGÜTLÜLÜĞÜ” NEDİR? A.Berham ŞAHBUDAK
ADD’ de örgütleme, ortak bir çabayı gerektiren bir amacın gerçekleştirilebilmesi için gerekli yapının oluşturulmasına yönelik olarak yapılan eylemlerdir.
ADD’de örgütleme, örgütün amacının gerçekleştirilmesine yönelik dinamik bir yapının kurulmasıdır. ( Tüm örgütlü yapıyı kapsayacak ortak kararların alınmasıdır, ADD örgütlenmesi.) Bunun yanında, ADD örgütlülüğü kuruluşunun çalışması için de gerekli olan her şeyi sağlama, belirlenen amacı gerçekleştirebilmesi için en uygun yapıyı kurma olarak da tanımlanabilir.
ADD Örgütlemesi, kendi iç düzensizliklerinden hareketle hakkı olmayanlara ADD ÇATISI ALTINDA, ADD’nin ismi kullanılarak birtakım isimleri öne çıkararak, emeği olmayan isimleri ADD’yi kullanılarak da onları bir yerlere taşıyamaz veya ADD ile ilgisi olmayanlarla ADD etrafında toplayarak onları ünvanlandıramaz, çünkü ADD Türk Halkına Mal olmuş sivil örgütlenmeden öte CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN ismini taşımaktadır. Bu anlamda da ADD farklı bir düzen yaratma süreci değildir.
ADD’ de örgütleme süreci ne zamanki Türk Halkından uzaklaştırıldı rütbe ve unvanlara takıldığında ADD’ de sorunlar o zaman başladı, oysa halka dayalı sivil toplum örgütlülüğü bağımsız olmakla beraber kendi kararlarını kendi alabilen bir örgütlenme modelidir. ADD’nin kuruluş amacını gerçekleştiren irade de bu amaçlar için ADD’yi kurmuştur.
Öncelikle örgütleme ile amaçlara ulaşmak kolaylaşır. Elde bulunan maddi ve maddi olmayan kaynakların kullanımı etkinleşir. Bu şekilde verimlilik de yükselir. Ayrıca kurumda bulunan bireylerin sorumluluklarını daha iyi bir biçimde yerine getirmeleri sağlanır. Bireylerin görevleri ve sorumlulukları daha belirginleşir ve bu da bireyler arasındaki çatışmanın azalmasını sağlar.
Toprak, insan ve para gibi örgüt de bir üretim etkenidir. Çünkü örgüt sayesinde bireyler birçok şeyi başarma yeteneği kazanır. Bireyler, sınırlı olan farklı düşünme ve kavrama yeteneklerini örgütler aracılığıyla bütünleşerek bireysel güç ve yeteneklerini aşan amaçları gerçekleştirilebilir. Kısacası, örgütle uygarlık eşanlamlıdır.
Örgüt olmadan uygarlık olamaz. İyi bir örgüt oluşturmada iki nokta önemlidir. Bunlardan birincisi gelişmiş bir iletişim sistemidir. İkincisi ise örgütün amaçlarının bireysel gereksinimlere de cevap verecek biçimde oluşturulmasıdır.
Etkili Bir Örgütleme İçin: Örgüt üyeleri arasında öncelikle amacın ne olduğu konusunda ortak bir bilinç oluşmalıdır. Her görevin yani yapılacak işin ne olduğu açık bir şekilde belirlenmelidir. Aynı doğrultuda, örgütteki bireylerin sahip oldukları yetki ve sorumluluklar belirlenmelidir. Her bireyin kimden ve kime karşı sorumlu olduğunu gösteren hiyerarşik bir yapı belirlenmelidir. Ancak yetki ve sorumluluklar eşit ve dengeli bir şekilde dağıtılmalıdır.
• ADD Yönetimi Maalesef üzülerek belirteyim ki yıllardır ÖRGÜTLENMEDE KEMALİZMİ ORTAYA KOYAN NEDENLERDEN HEP UZAK KALMIŞTIR:
KEMALİZMİ ORTAYA KOYAN NEDENLER:
• Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik olarak ifadesini bulan bu ilkeler, bir bütünü oluşturan ve “ortak özellikleri” bulunan ilkelerdir.
• Atatürk ilkeleri Türk Toplumu’nun ihtiyaçlarından doğduğundan, bunlarda baskı, taklitçilik veya özenti yoktur.
• Bu ilkeler yalnız sözlük anlamıyla tanımlanamaz.
• Zira bunlar Atatürk tarafından hem sözle, hem de uygulama ile belirlenmiştir.
• Bu ilkeler bir bütünü oluşturan unsurlar olduğuna göre, bunları tek tek değerlendirmeye girişmek yanlış olur.
• Bunların sağladığı uyum ve bütünlük “Kemalizm” dediğimiz Dünya görüşünü ortaya çıkarır. ( İşte ADD ÖRGÜTLÜLÜĞÜDE yukarıda ifade etiğim biçimiyle örgütlenmelidir )
PEKİ, KEMALİZİM NEDİR ( A.Berham ŞAHBUDAK )
” Kemalizm’i anlamak için Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN Bağımsızlık mücadelesini iyi anlamaktan geçer.? “Oysa Kemalizm bir “Çağdaşlaşma Modernleşme” ideolojisidir!.
Kemalizm, Milli Hâkimiyet prensibine dayalı bir Demokratik Ekonomik Kalkınma ve Modernleşme İdeolojisidir. Kemalist İdeolojinin en önemli niteliği, “Akılcı ve Bilimci” olmasıdır. Bunun anlamı ise “Milli”, “Milletlerarası” sorunlara duygusal ve dogmatik açıdan ve peşin hükümler ve kalıplara değil, akılcı, bilimci ve pragmatik bir yaklaşımla eğilmektir.
Bu konuda en başta belirtilmesi gereken nokta “Kemalizm” in katı bir “Doktrin” olmadığıdır. Esasen, bizzat Mustafa Kemal’ in hareket ve dinamizm’ i önlediği gerekçesiyle çağın Marksizm – Leninizm, Faşizm, Nasyonal Sosyalizm gibi dogmatik, katı ve totaliter doktrinlere karşıdır.
Bu nedenle “Kemalizm” ile ifade ettiğimiz görüş, Modern Türk Devleti’ nin kuruluşunda temel olan ilke uygulamaların bütünün ortaya çıkardığı davranış ve hayat tarzı anlamındaki pozitivist, akılcı, ampirik, ( Yani deneye dayalı pragmatik bir ideoloji” dir. )
Bu anlamda olmak üzere, çağımızdaki siyasal ideolojileri “totaliter” ve “demokratik” olarak ikiye ayırmak adet olmuştur. “Marksizm – Leninizm” sol’ un “Nasyonal Sosyalizm – Faşizm” ise sağ’ ın, hoşgörüsüz ve totaliter ideolojileridir. Aralarında “demokratik sosyalizm” de bulunmak üzere, siyasal yelpazenin “ortanın solu” ndan “ortanın sağı” na kadar yer alan tüm çağdaş ve sosyal adaletçi, hürriyetçi rejimlerin “demokratik” olan ideolojilerinin temeli “dogmatizm” değil, “rasyonel amprizm” veya “pragmatizm” dir. Kendine akıl ve bilimi mürşit olarak kabul eden ve ayrıca 1789 Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesinin “Milli Hakimiyet” ilkesinden ve İnsan Hakları anlayışından esinlenen Kemalizm “dogmatik” yada “totaliter” ideolojiler arasında değil, “rasyonalist” ve “pragmatik” olan “demokratik” ideolojiler arasında yer almaktadır.
Bilindiği gibi, faşizm’ in “millet”, “devlet” , “lider” ve “ırk” ; “Marsizm – Leninizm” ise, “sınıf ” ve ” sınıf kavgası ” gibi değişmez ve dolayısıyla “dogmatik” kavramlara dayanmasına karşın “Pragmatizm” , “mutlak gerçek” yerine, “deney” e; yani akıl ve bilimin gözlem ve bulgularına dayanan ve dolayısıyla zaman içinde değişen gerçekleri kabul eder.
Mustafa Kemal 1920 ve 1930′ ların Komünist ve Faşist doktrin uygulamalarını görmüş, fakat bunları reddetmiş bir liderdir. Atatürk katı bir parti programı içinde doktrin oluşturmak yerine, bu işi akıl ve bilimin önderliği altında Türk Toplumu’nun ihtiyaçlarına göre oluşturma yolunu seçmiştir. Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye Cumhuriyeti adı ile oluşturulan yeni Türk devleti’ nin dayandığı “Atatürk İlkeleri”nin Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik gibi çeşitli ideolojik ilkelerden oluştuğu ve “Altı Ok” olarak sembolleşen bu ilkelerin özellikle tek parti döneminde “Kemalizm” olarak adlandırıldığı bilinmektedir.
Fakat ideoloji olarak Kemalizm bunlardan ibaret değildir.
Hiç şüphe yok ki, Türk Toplumu’nun ihtiyaçlarından doğan bu ilkelerin yalnız sözlük anlamı ile tanımlanması mümkün değildir. Bunlar Atatürk tarafından hem sözle hem de uygulama ile belirlenmiştir. Ayrıca bunları birbirinden çözüp ayırmaya tek tek değerlendirmeye girişmek büyük yanlışlık olur. Bunlar, bir bütünü oluşturan unsurlardır. İşte bu uyum, bütünlük ve tutarlık “Kemalizm” dediğimiz dünya görüşünü ortaya çıkarır.
Dogmatizm’ e karşı bir başkaldırma hareketi ve akılcılık demek olan Kemalizm, sürekli çağdaşlık ve ilericilik demektir. Esasen, önce Liberalizmin, daha sonra da “Marksizm – Leninizm” in uğradığı bunalımlar karşısında çağımızda “katı ve dogmatik” ideolojilerin sona ermesinden dahi bahsedilmiştir. Nitekim 1960’ların başında, devrin Sovyet lideri Kruşçev’ in Marksist – Leninist Dogmatizm’ ine “Pragmatik” bir yaklaşımla yaptığı değişiklikleri “revizyonizm” olarak suçlayan çin yöneticileri, Mao’ nun ölümünden sonra “Dogmatizm” den “Pragmatizm” e yönelik uygulama içine girmişlerdir.
Kemalizm’ in bir ideoloji olmadığını ileri sürenlerin başında Türk Toplumu’ nda bir “ideolojik boşluk” yaratmak ve bu boşluğu yabancı ve temsilcisi oldukları ideolojilere doldurmak isteyenler gelmektedir.
“Kemalizm düşmanları” olan ve ” Marksizm ve Leninizm” den ” Nasyonal Sosyalizm” e, Kapitalist Liberalizm’ e, Teokrasi’ ye kadar değişen “çağ dışı” dogmatik ve totaliter ideolojileri savunan bu gibi kimselerin, “Kemalist Atatürkçü” ideolojiyi inkâr veya tahrif etmek suretiyle Türk Toplumu’ nda bir ideolojik boşluk yaratmak tabii karşılanmalıdır.
Ne var ki, “Kemalizm – Atatürkçülük’ ün bir ideoloji olmadığını düşünen bazı kimseler ise, ideolojiyi sadece “katı ideoloji” anlamakta, çağımızda dogmatik ve totaliter ideolojiler karşısında “Pragmatik ve Demokratik” ideolojilerin yer aldığını ve bir “hayat tarzı” anlamındaki bu tür ideolojiler arasında Kemalizm’ in yer alabileceği gerçeğini ya bilmemekte veya gözden kaçırmaktadırlar.
Mustafa Kemal’ i kendinden önce gelmiş reformculardan ayıran nokta; Tanzimat Hareketi gibi sadece kanun ve yönetim alanında kalmayıp, bütün hayatı içine alan bir değişiklik istemesiydi. Memleketin siyasi yapısını değiştirmek, halkı uyandırıp, onu Fransız İhtilalı ile doğan ve Batı Avrupa’nın birçok ülkesinde gelişen Milli Hâkimiyet kavramını çekmek istiyordu.
Böyle bir değişiklik pek çabuk olmayacaktı. Mustafa Kemal bunun da sebebini biliyordu. Gücünü tartışmadan değil, tahakkümden düşünce hürriyetinden değil, kayıtsız-şartsız itaatten alan “dinsel kuvvetler”, demokrasinin yerleşmesine karşı koyacaklardı. Onun için Mustafa Kemal, siyasi devrimi her şeyden önce, bir “inanç devrimi” olarak görüyordu.
Kurtuluş Savaşımızın askeri yönü sona erip, vatan toprakları dış düşmanlardan temizlenince, başta bilgisizlik, yoksulluk ve geri kalmışlık olmak üzere, bütün iç düşmanların tüm güçleri ile ayakta kaldığı ve ülkemizin çağdaş milletler düzeyine çıkabilmek için çok şeyler yapmak gerektiği görüldü. Bunun için, öncelikle, toplumda uyanmış bulunan “millet olma bilinci” ni pekiştirmeye lüzum vardı. Yüzyılların birikimi olan yanlış inançlar ve anlayışlar yüzünden, milletimiz bu bilinçten oldukça yoksun bir seviyede kalmıştı.
Öyleyse, belirgin ilkeler üzerinde yeni bir devlet yapısının kurulmasına ihtiyaç ortadaydı. Bu da, millet olma bilincinin uyanık tutulmasına bağlıydı. Böylece, Türk Toplumu’nun adı “Türk Milleti’nin yeni “Türk Devletinin adı “Türkiye Cumhuriyeti” olarak belirmiş, Kurtuluş Savaşından sonra, Türkiye Cumhuriyeti adı ile ortaya çıkan yeni Türk Devleti’nin dayandığı Atatürk ilkeleri, nin ve fikirlerinin anlayış olarak gelişmiştir. 09.04.2011
DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİRLİĞİ
PLATFORMU Genel Başkan
A.Berham ŞAHBUDAK ( Mak. Müh )
Web : http://www.demokratikkitleorgutleribirligi.com/
Sayın A.Berham ŞAHBUDAK,
Bu yazdıklarınıza kim itiraz edebilir ya da aksini savunabilir ki! Ama bakın siz de başka bir örgüt kurmuşsunuz. Her düşünen kafa kendince doğru gördüğü istikamette bir örgütlenmeye gidiyor, bu da benim yazımda bahsettiğim bölünmelere, gücün zayıflamasına yol açıyor.
Hatırlayınız, yüce önderin ilk işlerinden biri vatan sathına yayılmış olan ve bağımsızlık mücadelesi veren irili ufaklı tüm dernek, cemiyet ve örgütleri tek çatı altında toparlamak olmuştu.
“ EY HALKIM KALK AYAĞA ARTIK VE YÜRÜ!”
“ Yüce Türk Milleti Uyan da bir bak ülken de neler oluyor?
NATO, ABD, AB Küresel sermaye Irak, Afganistan, Pakistan’da savaşta, İran ve Lübnan’a karşı savaş hazırlıklarını sürdürüyorlar.
Türkiye ‘de mıntıka temizliği hareketi devam ediyor, anti-emperyalistler tutuklanıyor, yoğunlaştırılmış bir psikolojik savaş yürütülüyor.
ABD-AB karşıtlarının temizliği önünde engel teşkil eden yasaların toptan düzenlemesi olan anayasa değişikliği için referandumda AKP-PKK -ABD-AB ve her türden işbirlikçi birleşik bir cephe oluşturmuş durumda, evet çıkarsa devletin şekillendirilmesinin önündeki engeller kalkmış olacak ve saldırılar kanuni, yasal hale getirilecektir.
Bu anayasa büyük orta-doğu projesinin anayasasıdır ve bölgemizde yürütülen savaşın bir parçasıdır. Türk milleti anayasa referandumunda evet veya hayır diyerek gerçekte mıntıka temizliğine evet veya hayır diyecektir. Referandum sonucu ne çıkarsa çıksın emperyalistler ve işbirlikçilerinin ülkemiz ve bölgemizde ki saldırıları yoğunlaşarak devam edecektir.
1 Mart tezkeresine hayır diyenler, kuzey Irak’ta oluşturulan kukla devletin garantörü Türk Devleti olmasın diyenler, özelleştirme ve uyum sürecine direnenler hedef tahtasındadır.
Özelleştirme adı altında Türk Milleti Türk ekonomisinden tasfiye edilmiştir.
Bankacılık, sanayi, perakendecilik sektörü, yeraltı ve yer üstü para-kar getiren kurum ve kuruluşların tamamına yakını ABD-AB ve Siyonist sermayenin eline geçmiştir.
Türk milleti vatanında bir don gömlek bırakılmıştır, soyulmuştur, milli değerler gasp edilmiştir.
Küresel sermayenin, emperyalizmin ülkemizde işlerini yürüten bir avuç işbirlikçi, ağa babalarının desteği ile hayatın her alanında söz sahibi olmuşlardır.
CİA-MOSAD beslemesi beşinci kol her yerde var.
Bunlar bazen solcu, milliyetçi, İslamcı, Kürtçü vb olarak karşımıza çıkıyorlar ve dün özür dileriz, ermeni açılımı, Kürt açılımı, ekü menlik vb her konuda beraber hareket eden işbirlikçiler, bu günde anayasa da evetci cephesi olarak çıkıyorlar.
Türk Milleti’nin baş düşmanı emperyalizm ve bu işbirlikçilerdir.
İşbirlikçi cephe deklare edilmemiş bir çatı örgütü oluşturmuş görüntüsünü her konuda vermektedir.Türkiye önemli ve net bir saflaşma dönemi yaşamaktadır.
Bu saflaşma işbirlikçi olanlarla, milli güçler arasında ki saflaşmadır.
Konuya tam vakıf olmayan unsurlar bu iki cepheleşme arasında bocalamaktadır. Örneğin Sadet Partisi, BBP ve diğer tüm kurumlarda bu saflaşma yaşanıyor.
Bu saflaşma vatanı babalar gibi satanlarla, babalar gibi savunanlar arasındaki saflaşmadır.
Bu saflaşma ABD-AB-NATO-Siyonist cephenin ve işbirlikçileri ile milli güçler arasında ki saflaşmadır. Her renkten işbirlikçinin birlikte hareket ettiği bu gün milli güçler de, söz konusu vatansa gerisi teferruattır deyip birleşmelidirler.
Çözüm ise sensin “ Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı; Yeniden KUAİ Milli Güçler birleşmesiyle mümkün olacaktır. Yüce Türk Milleti Gün Ayağa Kalkmanın ve Milli İktidarı Kurma Günüdür.
DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİRLİĞİ
PLATFORMU Genel Başkanı
A.Berham ŞAHBUDAK
Web: http://www.demokratikkitleorgutleribirligi.com/
E-Posta: yonetim@demokratikkitleorgutleribirligi.com
:destek@demokratikkitleorgutleribirligi.com
“Bu yürüyüş tamamlanmıştır artık!’
‘Atatürk kerterizi’ ni çağrı odağı yapmak, ‘geçmişi’ ‘geleceksizliğe’ beyhudi konuşturma uzanımıdır. Atatürk,milletlerin ızdırapla paylaştığı yüzyılları ile birikmiş bir özlemin’ o’na sonsuzluğu yüklediği bir tasavvur dünyasının ‘eşiği’ olnma işlevi ile naif, ikinci adımı olarak,belirsiz ve üçüncüsü ile ‘geri’ anlamında ‘aslına dönüş’le mukadder bir sıradanlığın Kemalizmidir!. Rusya’daki 1905 ‘burjuva devrim denemesi ‘iddiasızlığı’ kadar, toplumsala yol verme şansına, ‘uzun ömürlü tasallut’ projeksiyonu ile, ‘kendi çocuklarını bile yiyemeyen’ bir iddianın sönümlenmesine kurgulanmış bir ‘geçmiş birikmenin’ adıdır. ‘Geleceği, ‘takipçileri’ hala en umutsuz çağrılarla, bıkmadan terennüm ettikleri bir fani dünya tarikatçılığıdır. Bu, halk Atatürk’ü, ‘tarihin yayında olan’ bir çağrı ile tanıyabilir! ‘Tarih’ olma kaderini’ kendi eliyle ‘kara bir alın yazısı yazıcılığına satan, sahte ‘devrimler’ ‘Devrimci Atatürk’ü tarif edememe ile malül, Mehdi nöbetçileri olabir ancak!.’Milli’lik gibi utangaüç geriliği, tükürerek reddeden, adam gibi ‘Ulussallığı’ hiç bir soysuzluğun yeşeremiyeceği bir coğrafya parçası olarak tahayyül dünyanızın isyanı biçiminde koyun ortalya bakalım, o sesin yankısına, hangi dağın koğuğu ‘sessiz’ kalabilir! ‘Ucuz’ etin yahnisi tatsız olur beyler!
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunu, neoemperyalizme eklemlenerek,emperyalizmle ‘içeçe’ bir sınıf işbirlikçiliğinin çarpık ve tepeden örgütlenmiş modelasyonudur.’Yarı kalmış’ ‘devrim’ emperyalizmin ‘tamamlayacağı bir ömre’ karşılık gelen bir, korkunç bir tarihi tuzaktır.Beyinleri,ruhları,köreltme adına bir8 ‘aydın’ ‘mkisyonudur’ sadece!Türk tarihi ‘kendi sınıfları’ tarafından ‘sömürgeleştirilmkiş bir tarihni yürüyüşün en uzun ömlürlü bir aldatılmışylığıdır!Bu ‘uyarlanmışlık’ bilinci, karşılığı vatan ve toplum/insan olmayan bir kör krabül olarak ömrünü sürdürdükçe,türk toplumu bütün dünyaya karşı ve tüm dünya ile savaşmak zorunluğunu, kendi’ne karşı acımasız bir bilinç silkinişi ile hesaplaşılacak bir pozisyondan başka edinebileceği hiç bir ‘gerçek’ yüzünü olamaz!
Sayın Canbey,
Ne yani, tepeden örgütlenmiş bu model yerine, padişahlık sistemi mi kalmalıydı? Eğer Atatürk’e ihanet edilmeseydi, dediğiniz gibi devrim tamamlanabilseydi, bugün çok farklı bir yerde olurduk; buna gönülden inanıyorum.