MobbingSevgili muhendisguncesi.com okuyucuları, bugün aldığım bir e-maili paylaşmak istiyorum. Diyor ki sayın okuyucu, “Uğur Bey, yazılarınız, değindiğiniz konular iyi hoş da çok uzun yazıyorsunuz. Dolayısıyla sıkılıyorum ve bazen yazılarınızı sonuna kadar okuyamıyorum.”

İyi de sevgili dostlar konu var iki cümleyle anlatırsınız, konu var hakkında cilt cilt kitaplar yazarsınız. Dikkat edilirse benim ele aldığım konular için hazırladığım yazılar, hemen herkesin “Google”da arama yaptığında bulabileceği türden basmakalıp yazılar değil. Çoğunda kendi yaşanmışlıklarım var. Kendi deneyimlerim var. Bunları da öyle iki satırla anlatmayı ben beceremiyorum. O nedenle sizlerden özür diliyorum.

Ama yani “YETKİN MÜHENDİSLİK” konusunu ya da “DEPREMLER” hakkındaki görüşlerimi, bu konularda onca birikim yapmışken, nasıl yarım sayfada özetleyeyim ki. Bana da hak verin lütfen!

Gelelim MOBBING konusuna, bu konuyu da düşündüm taşındım en fazla bu kadar kısaltabildim. Zira benim meslek hayatımda en çok içimi acıtan, yapabileceğim onca şey varken, bir de üstüne üstlük işe yaramaz, geçimsiz, başarısız damgası yiyip kovulduğum şirketlerin sayısının hayli kabarık olması! Buralarda başıma gelenleri en ince ayrıntısına kadar sizlerle paylaşabilmeliyim ki benzeri durumlara hazırlıklı olun. Aksi taktirde ben de “Yazarkafe” yazarlarının çoğu gibi “Google”den ya da konu ile ilgili kitaplar yazmış yazarlardan kısa alıntılar yaparak yasak savabilirdim. Ama o zaman o, benim yazım, benim başıma gelenleri anlatan özgün bir makale olamazdı…

Neyse biz konumuza geçelim artık…

Ancak Mobbing konusunu ele almadan önce değinmek istediğim bir ayrıntı var;

Üst Düzey Yöneticilerin Çeşitli Ast Yönetici Profilleri:

Bir şirket patronu ya da üst düzey yöneticisi için en iyi ast, kendi gibi düşünen, olaylar ve sorunlar karşısında kendi aklından geçen yöntem ve çözüm silsilesini kullanan kişidir. Böyle bir durumun gerçekleşebilmesi 3 şekilde mümkündür:

  • Ast, üstünü çok dikkatli incelemiş, onun düşünce yapısını, problemlere yaklaşımını iyi analiz etmiştir. Bu nedenle, kendi üzerine düşen işlerde, karar vermesi gereken durumlarda, o yöntemi benimsemese bile, aynen üstünün aklından geçen yöntemi uygular ve sonuca gider.
  • Ast, sadece üstün dediklerini yapar, kendisi herhangi bir fikir üretiminde bulunmaz.
  • Ast, aslında kendince en mantıklı olan yöntemi izlemiştir ama bu metot tesadüfen üstünün düşünce yapısıyla örtüşmektedir.

Birinci durumda ast yöneticinin işini kaybetmesi ancak, problemler karşısında izlediği yöntemi taklit ettiği üst yöneticinin ölümü, emekliliği ya da işten ayrılması gibi durumlarda söz konusu olabilir ki, buna “KİŞİYE ENDEKSLİ YÖNETİM ANLAYIŞI” diyoruz. Ya da kısaca YALAKA…

mobbing1Bu durumda üst yönetici görevde kaldığı sürece astın işinde kalması garantidir. Ast yönetici,  aslında üstünün kafasından geçtiğini tahmin ettiği sistemi, sanki kendi buluşuymuş ve alanında tek ve harika bir çözüm yöntemiymiş gibi ve üstelik övgü dolu sözlerle, çözüm yönteminin duyulması gereken her yerde ( toplantılarda, çay molalarında, yemekhanede, raporlarda… vb) anlatır. Aslında amacı üstüne şirin görünmektir. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olur: Hem üstünün  “Kendisini seçmesiyle ne kadar isabetli bir personel tayini yaptığı” için gururlanmasını sağlar, hem de geriye çevrilmesi olanaksız yöntemleri hemen uygulama alanına sokarak “Acaba yanlış mı yaptım” ya da “Bu uygulamanın sonuçları nasıl olacak?” diye herhangi bir kaygı duymaz. Zira çok emindir ki, yöntem başarısız olsa bile üstü ona tek kelime serzenişte bulunmayacaktır. Zaten sonuç bir felaket olursa her ikisi de bavullarını toplamak zorunda kalacaklardır!

İkinci durumdaki yönetici tipi ise kısaca PARAZİT olarak adlandırılabilecek tiplerdir. Bunlar hiçbir fikir ya da çözüm üretmez, daha doğrusu üretemezler; çünkü böyle bir yetenekleri yoktur. Çoğunluğu torpillidir. Üst yönetici aslında adeta bir parazit olan astına eğer torpilliyse mecburen katlanır ve onun vermesi gereken kararları da verir. Asta sadece uygulama işini bırakır.

yargitay-dan-mobbing-kriterleri-4273752Bazen de –ve genelde Türkiye’de- bu tip yalaka ve parazit yöneticiler üst yöneticilerin doğrudan tercihi de olabilir. Her kararı, yanlış bile olsa,  kendisi vermeye alışmış ve eleştirilmeyi pek sevmeyen mutlakıyetçi patronlar, altlarında güçlü bir yönetici pek istemezler. Dolayısıyla yalnızca söyleneni yapan bu tip yöneticilerin yeğlenmesi durumuna da “KATALİZÖR” yönetim anlayışı diyoruz. Yani sonuca hiç etkisi olmayan, sadece makam boş kalmasın diye orada oturtulan ve patronun emir eri olan tipler…

Hiç kuşkunuz olmasın bu tiplerin de koltukları, üst yönetici ya da patronun, daima en iyi ve doğru kararı aldıklarını düşünmelerini sağladıkları için garantidir.

En zor durumda olanlar, olaylar karşısında eldeki verileri değerlendiren, kararını vermeden önce ince eleyip sık dokuyan, duruma geniş bir perspektiften bakan ve bu kadar işi çok kısa sürede gerçekleştiren yönetici tipidir ki bunlar alternatifleri, her seçeneğin yaratacağı sorunları ve avantajları iyi karşılaştırarak sonuçta en doğru kararı veren, inisiyatif kullanmaktan çekinmeyen, belli bir duruş sergileyen tarz sahibi adamlardır. Ancak Türkiye’de düzgün adam nitelendirilmesini haiz yöneticilerin sanıldığının aksine başarı oranları çok da yüksek değildir. Çünkü başarılarıyla paralel olarak, kendisine diş bileyen, daha eski olup koltuğunu kaybetme korkusuna kapılan, dost görünüp arkadan dolap çeviren ya da yeniliklere kapalı idare-i maslahatçı düşmanlar, rakipler hatırı sayılır miktarda artacaktır.

mobbingoMobbing’e Giriş

Aşağıda ayrıntılı bir biçimde ele alınacak olmasına rağmen, 3. maddede bahsedilen duruma burada da genel hatlarıyla değinmeden edemeyeceğim:

Bu kişilerin başarılı olacakları mevki en tepe noktasıdır ki (Genel Müdür gibi) icraatlarıyla firmalarına ciddi oranda kazanç temin ettikleri için başarılı yöneticimize diş bileyen çok olmasına rağmen kimse pek sesini çıkaramaz. Ancak bu kapasitedeki yöneticiler, eğer patrondan torpilli değillerse ve henüz 2. adam ya da bir projenin başına yeni atanmış kişilerse büyük bir olasılıkla bir üstleri mutlaka şirketin eski ve kıdemli bir elemanı olacağı için maruz kalacakları yıldırma, bezdirme, sindirme, kendisini patronlar nezdinde başarısız gösterme çabalarına karşı dayanmaları, savaşmaları neredeyse olanaksızdır. Zira eski eleman, yeni atanan kapasiteli yöneticinin başarı grafiğinin yükselmesiyle doğru orantılı olarak kapıldığı kıskançlık ve daha önemlisi korku yüzünden kendisinin şirketteki konumunu sarsacağını düşündüğü her yeni yöneticiyi potansiyel bir tehdit unsuru olarak görmesi nedeniyle tahmin edemeyeceğiniz kadar acımasız, vahşi ve alçakça davranabilir. Onun için ne şirket çıkarları, ne de projenin başarısı önemlidir.  Bu aşamada zavallı ast yöneticiyi çok çileli bir süreç beklemektedir. Ne ürettiği işleri, ne de gelecek için tasarladıklarını patronlarına birinci elden iletemediği gibi, icraatları da şirket sahiplerine o meşum kişi tarafından sadece başarısızlıklar zinciri olarak gösterildiği ve iş sahipleri de yıllardır birlikte çalıştıkları eski yöneticilerinin değerlendirmelerine itibar ettikleri için, zavallı gariban, ağzıyla kuş tutsa nafiledir.

Bu tip durumlar, genellikle kemikleşmiş, tutucu yapısına en ufak bir yenilik sokmaktan çekinen eski kafalı yöneticilerin hegemonyasındaki firmalarda karşımıza çıkar ki, maalesef hatırı sayılır oranda şirkette benzeri vakalar nedeniyle orta ve üst düzey yönetici, çalıştıkları kurumu daha ileri götürecek yenilikçi atılımlar yapamadan “BAŞARISIZ” damgası yiyerek işlerinden ayrılmak zorunda kalmıştır.

Tabiatıyla her eski ve üst yönetici böyle değildir. Astının uygulamalarını iyi değerlendirecek kadar akıllı olanları zaten firmalarını başarıdan başarıya taşır. Aslında kendinden emin ve dolayısıyla koltuk kaybetme korkusu yaşamayan yönetici için zeki, çalışkan ve kapasiteli bir alt yönetici çok büyük bir şanstır. Onun kendini göstermesine olanak tanıyacak şekilde yeterli fırsatı tanıyan üst yönetici doğal olarak, ortaya çıkan başarıdan patronlar nezdinde ilk payı alacak kişidir. Bu nedenle işbilir yöneticiler, yetki ve sorumluluk dağılımında ast yöneticiyi son derece bağımsız hareket edebilecek şekilde serbest bırakırlar ancak uzaktan da izlemeyi ihmal etmezler.

Peki, Mobbing Nedir?

Mobbing, en basit tanımıyla bir veya bir grup insanın, bir kimseye veya başka bir gruba “sosyal kabadayılık” yapması demektir.

Sözcük “Latince” kökenlidir ve “Psikolojik Şiddet, Baskı, Kuşatma, Taciz, Rahatsız Etme ve Sıkıntı Verme” anlamlarına gelmektedir. Bence mobbing sözcüğünü en iyi “İş Yerinde Psikolojik Terör ya da Yıldırma” tanımı ifade etmektedir.

Özellikle hiyerarşik yapılanmış gruplarda ve kontrolün zayıf olduğu örgütlerde, gücü elinde bulunduran kişinin ya da grubun, diğerlerine psikolojik yollardan, uzun süreli sistematik baskı uygulamasıdır.

Mobbing duygusal bir saldırıdır. Yaş, ırk, cinsiyet ayrımı gözetmeden, taciz, rahatsız etme ve kötü davranış yoluyla herhangi bir kişiye yönelen saldırganlıktır. Kişiyi iş yaşamından dışlamak amacıyla kasıtlı olarak yapılır. Kişinin saygısız ve zararlı bir davranışın hedefi olmasıyla başlar. İşveren ima ve alayla, karşısındakinin toplumsal itibarını düşürmeye yönelik saldırgan bir ortam yaratarak kişiyi işten ayrılmaya zorlar.

(Kaynak : Vikipedi)

Kimler Mobbing Yapar

Buraya kadar yazılanları okuyanların “Bunlar zaten bildik şeyler, farklı bir konu göremedik” dediğini duyar gibi oluyorum. Haklısınız;  uygulanan bu baskı, sindirme, başarısız gösterme çabaları “mobbing” olarak adlandırılır ve çoğumuzun çalıştığı kurumlarda başına gelmiş, yaşanmış olaylardır.

78213İşte bu noktadan sonra söyleyeceklerim bugüne kadar iş yaşamımda karşılaştığım benzeri durumların kahramanı kişiler arasındaki şaşılacak benzerlikler, ortak noktalar hakkında. Tecrübelerimle sabittir ki yukarıda geniş bir şekilde tanımları verilen “YALAKA” ve “PARAZİT” tipler çoğunlukla şimdi anlatacağım özelliklere sahip yöneticilerdir ve genelde aynı tarz davranışlar sergilerler. Şimdi dikkat:

  • Kıdem: Bunlardan en önemlisi bu üst yöneticimizin şirketteki kıdemi ve konumudur. Kıdemli idarecimiz eğer yukarıda uzun uzadıya anlatıldığı üzere sizden işkillenip, koltuğunu kaybetme korkusuna kapılmışsa ve altta saydığım bir ya da birkaç özelliği de bünyesinde barındırıyorsa, üstüne üstlük sizin de arkanız sağlam değilse yapabileceğiniz pek bir şey yoktur. Kıdem çok önemli bir silahtır ve üst yönetici eğer onu sizin aleyhinize kullanmaya karar vermişse ya onun suyuna gideceksiniz ya da çok uzatmadan çekmecelerinizi boşaltacaksınız demektir!
  • Teknoloji Fukaralığı: Diğer önemli bir nokta, bunların çok büyük bir bölümünün kendilerini fazlaca yenilemeden, eski bilgileriyle bugünlere kadar idare etmiş ve patronuyla da her zaman iyi geçinmeyi başarmış, onun güvenini kazanmış, yıllardır aynı konumda olan, acımasız kişiler olmasıdır. Son teknolojik gelişmelerin gerisinde kaldıklarının bilincinde olanların karşısına eğer yanılıp da, şirketinizin ufkunu açacak, eski geleneksel yöntemlerle sürdürülen herhangi bir işlemi çok kısaltacak ya da tamamen değiştirecek, buram buram yenilik, modernizm kokan projelerle gelirseniz,  bunlara hâkim olamayacağını ve kontrolün elinden kaçacağını hissederek üstünüzün, daha en baştan sizin bu projelerinizi yok etmesi, çeşitli bahanelerle sizi başarısız kılması hiç de uzak bir olasılık değildir. Sizin son derece iyi niyetlerle hazırladığınız ve başarısı daha önceki deneyimlerinizle kanıtlanmış projelerinize karşı üstünüzün niçin bu denli tepkili ve olumsuz tavırlar içinde olduğunu anlamadığınız, onun bu tutumuna bir anlam veremediğiniz anlar olmuştur; sebep, büyük bir olasılıkla, kendisinin kronikleşmiş teknoloji fukaralığında yatmaktadır.
  • Bilgi Yoksunluğu: 2. maddenin bir diğer tezahürüdür. Uzun süredir idare-i maslahat yaparak konumunu korumayı başarmış üst yöneticilerin çoğu teknoloji özürlü oldukları için meslekleriyle ilgili gelişmelerden de bîhaberdirler.  Bu kişilerin kararlarını vermedeki en büyük kıstas içgüdüleri, sezinlemeleri ve ilk bakışta sizin hakkınızda edindiği izlenimlerdir. Yaş ilerledikçe her ne makamda olursa olsun yöneticilerin insanlar ve olaylar hakkında yaptıkları gözlemler sonucu edindikleri ilk izlenimleri, yargıları genelde doğru çıkmakla birlikte, bir genelleme yapmak da doğru olmaz. Yöneticilik hayatları boyunca belli bir iş kolunda benzer işlerin birkaç versiyonu haricinde başka bir çeşitlilikle karşılaşmamış birinin değişik bir konu ile yüz yüze geldiğinde afallaması son derece normaldir. Bu nedenle eğer hiç bilmedikleri bir konuyu getirip üstünüzün onayını isterseniz, o konunun çok uzun bir süre sürüncemede kalmasına hazırlıklı olun derim. Eğer ısrarcı olur da sayın üst yöneticinizin bu konudaki bilgisizliğini bir şekilde ortaya çıkarırsanız o zaman yine çok büyük bir düşman kazandınız demektir. Hele de bu kişi tepeden inme bir şekilde patronun torpiliyle o mevkiye gelmişse, sizin kendi mevziinizde tutunmanız hemen hemen olanaksızdır.
  • Kıskançlık:  Sizin farklı yetenekleriniz ve bilgi birikiminiz olduğunu görüp, konumunun sarsılacağını düşünen yöneticilerin çoğunun bir diğer ortak özelliği de, onların hayatlarındaki en önemli şeyin işleri oluşudur. Bu kişilerin ne bir hobisi, ne de başka bir uğraşısı vardır. İstatistiksel bir çalışma yapılsa eminim ki bunların tamamına yakınının düzenli bir aile yaşantısının olmadığı ortaya çıkacaktır.  Bir bölümü eşleriyle sorunludur; çoğunluk ise boşanmıştır. Hatta ikinci izdivaçları bile pek iyi seyretmiyordur. Bu tipler aslında işlerinde son derece hassastırlar, normalde onlara kolay kolay bir şey beğendiremezsiniz; ama eğer yanlışlıkla onun yanında karınız ve çocuklarınızla mutlu bir aile tablosu çizmişseniz, yandınız demektir!   Artık ağzınızla değil kuş, hipopotam tutsanız nafiledir. Dünyanın en başarılı projelerine imza da atsanız artık onun gözünde siz bir düşmansınızdır ve yok edilmeniz gerekmektedir! Çünkü kıskançlık gözlerini kör etmiştir!
  • Ben bilirimcilik: Bazı üst yöneticiler daha alt sosyal bir katmandan ya torpille, ya da hemşericilik sayesinde, ya da siyasal erkin bir temsilcisi olması nedeniyle hasbelkader bulunduğunuz şirkette patronunuz olmuşsa, “Güzel ama…” ile başlayan itiraz cümlelerinin muhatabı olmanız kaçınılmazdır.
  • Dışa Dönük Yapı ve Hobileriniz: Aslında bu konu başlığını da kıskançlık maddesi altında açıklamak gerekebilir diye düşünenleriniz olabilir. Ancak bu husus, çok önemli görünmese de, üst yöneticileriniz nezdinde kıskançlık duygusunu oluşturan nedenlerden biri olabilir. Tek başına sizi işinizden edecek kadar güçlü bir neden olmasa da, diğer bir kaçıyla birleştiğinde işinizi kaybetmenizde “priz hızlandırıcı” etkisi yapacaktır emin olun!
  • Üst Yöneticinizin cinsiyeti: Şimdiye kadar yapılan tüm tanımlar üst yöneticinizin erkek olduğu izlenimini uyandırdığının farkındayım. Eğer üst yöneticiniz kadınsa bu zorluklara bir de kadın yöneticilerin nev-i şahıslarına münhasır özelliklerinin ekleneceğini unutmamak gerek. Aynı şirket için ter dökmenize rağmen sıradan bir yazıyı imzalamak için bile sizi kapısının önünde saatlerce bekleten, sekreterine “şimdi toplantıda” dedirterek sizin saate karşı yarıştığınızı bile bile kıvranmanızdan gizli bir haz alan yönetici büyük ihtimalle kadındır. Erkek egemen bir toplumda erkeklere hükmeden bir kadının sadistlikleri yanı sıra hele bir de  yöneticiniz gay ya da lezbiyen ise başınıza ne işler açılacağını duymak bile istemezsiniz. Yani kısaca değinmek gerekirse, siz alımlı bir bayan ya da yakışıklı bir erkekseniz, evli ve/veya nişanlıysanız yahut da kız/erkek arkadaşınız varsa, patronunuz ise sizden hoşlanan erkek/kadın/gay veya lezbiyen biriyse ve siz ona pas vermiyorsanız önünüze, aklınıza hayalinize gelmeyen konularda binbir türlü zorluk çıkacağına hazırlıklı olmalısınız.

Working under the boss pressureKarşılaştığınız olumsuz muamelelerden bunaldıysanız ve “Bana iş mi yok” kibriniz baskın çıkıyorsa o zaman şansınızı başka şirketlerde aramanız en iyisi olacaktır. Ancak her yıl iş değiştiren birisinin CV’sine İnsan Kaynakları Departmanınca “İstikrarsız” ya da “Geçimsiz” notunu yazması da göz ardı edilmemelidir.

Bir de şu var ki, her yeni iş, yeni bir başlangıç, yeni bir çevreye alışma süreci, yeni insanlar, yeni muammalar, yeni sorunlar demektir. Oysa tüm olumsuzluklarına rağmen çalıştığınız firmada birçok koşula alışmışsınızdır, insanların çoğu hakkında da ama az ama çok bir fikriniz vardır ve çevreyi, iş arkadaşlarınızı, şirketin iç işleyişini biliyorsunuzdur. Yapacağınız tek şey sizi hayatınızdan bezdiren o kişiyle, kazanma olasılığınız çok düşük olsa da, mücadele etmektir. Kazanırsınız, kaybedersiniz; ama bence savaşmanız size çok değişik deneyimler kazandıracaktır hiç kuşkunuz olmasın. Ancak bu savaşta maça 1-0 yenik başlayacağınızı da önceden bilmenizde yarar var. Çünkü asıl rakibiniz o kişinin “KIDEM”idir.

Mobbing’e Karşı Ne Yapabiliriz

Yani kısaca; belirtiler “ESKİ ELEMAN SENDROMU”nu işaret ediyorsa kazanma olasılığınız düşük bile olsa şu aşağıda önereceğim hususları göz önüne alarak mücadele edin derim:

  • Bir üst yöneticiniz yukarıda saydığımız tipte biri ise, önemli projelerinizi, raporlarınızı çeşitli bahaneler icat ederek patrona kendiniz götürmenin yollarını arayın.
  • Kendi bölümünüz çalışanları üzerinde müthiş bir saygınlık uyandırın. Adil olun. Bilgili olduğunuzu kanıtlayın. Böylece o malûm zat hem sizi kıskanacak hem de sizi kötüledikçe, işlerinizi aşağıladıkça daha beter yalnız kalacaktır.
  • Olayları uzaktan izleyenlerin de size haksızlık yapıldığını görmelerini sağlayın. Gizli dedikodu mekanizmaları sizin lehinize çalışacaktır.
  • Onun aşağılamalarını görmezden gelin, gülün geçin, şakaya vurun.
  • Aksine, şirket toplantılarında, özellikle patronun da bulunduğu toplantılarda size hayatı dar eden o üst düzey yöneticinizi övün, yaptığınız bazı atılımları o olmasaydı başaramayacağınızdan bahsedin. Bunun onu ne denli sinirlendireceğini, elini nasıl kilitleyeceğini ve hâlâ sizi patrona kötülüyorsa bunun patron nezdindeki negatif etkisini bir düşünün…
  • Eğer mutlu bir aile yaşantınız varsa asla bunu ortalığa saçmayın. Çok mecbur kalmadıkça karınızla, çocuklarınızla şirket içinde mutlu aile tabloları çizmeyin. Facebook hesabınızı şirket üst yönetimi ile asla paylaşmayın. Şirket yemekleri haricinde ailenizi hiçbir şekilde kimseye tanıtmayın bile…
  • Şarkı söyleme, müzik âleti çalma gibi becerileriniz varsa, bunları da hiç dillendirmeyin. Ta ki, bir şirket yemeğine kadar. Sizi devamlı aşağılayan, patrona kötüleyen o malûm şahısı da şok edecek girişiminizi, işte herkesin bulunduğu o ortamda yapın. Patronun size bakış açısı değişecektir.
  • Patronla ortak noktalarınızı mutlaka keşfedin. Yoksa bile yaratın. Böylece onunla daha sık görüşme olanağınız olur. İş dışında da görüşmenin yollarını arayın. Ve bulduğunuz her vesilede kısaca da olsa yapmak istediklerinizi, plânlarınızı anlatın. Ama asla kimseyi şikâyet etmeyin. Sizi içinize girdiğiniz sarmaldan kurtaracak tek olgu, patrona kendinizi doğru ifade edebilmeniz, daha doğrusu patron nezdinde sizin hakkınızda mobbingçinin yarattığı negatif algının gerçeğiyle yer değiştirmesini sağlamanız olacaktır.
  • Yaptığınız işleri küçümseyen, engelleyen, onay vermeyen mobbingçinizi köşeye sıkıştırın. Örneğin çok yararlı olduğuna inandığınız bir atılımın önünü kesmeye çalışıyorsa, ona yazılı başvurun ve yapılacak işin şirkete getirilerini açıkça belirtin. Bu yazınızı ilgili herkese dağıtımlı yazın. Bence daha iyisi e-posta yazmanız.
  • Şifahî, yani sözel bir emirle asla iş yapmayın. Kritik gördüğünüz, ya da ilerde başınıza iş açacağınızı sezinlediğiniz her konuyu yazılı olarak isteyin.
  • Ona, kullanabileceği, abartabileceği, davul çalıp herkese ilân edebileceği bir açık asla vermeyin. Onaya sunacağınız her konu, üzerinde düşünülmüş, tüm ayrıntıları hesaba katılmış, mükemmel bir sunumla takdim edilmelidir.
  • En etkili yöntem -ben bunu çok denedim- açıkça konuşmaktır. Çünkü siz de kendi bölümünüzün, projenizin başında bir yöneticisiniz ve size de tanınmış birçok yetki vardır. Baktınız medenice yaklaşımlardan, görmemezlikten gelmenizden, onu yok saymanızdan anlamıyor, birgün odasına girin ve açık açık konuşun:“Bak Hilmi Bey, benim için hava hoş. Ben burada olmasa başka bir firmada, çok daha büyük başka bir projede ya da yurtdışında da çalışırım. Ama siz başka bir firmada çalışamazsınız. Bunu biliyorsunuz değil mi? Şunu iyice anlayın ki, benim sizin yerinizde, makamınızda gözüm yok. Böyle bir amacım yok. Hem zaten mücadele etmeyi isteyen de ben değilim. Siz beni mecbur bırakıyorsunuz. Yaptığım mücadeleyi kazanamasam bile, emin olun sonuçta siz de çok yıpranır ve itibarınızın büyük bir kısmını yitirirsiniz. Zira benim de kendime göre tanıdıklarım ve silahlarım var. Sonuna kadar kullanırım. Bunu göze alıyorsanız savaşalım. Ama sizin yerinizde olsam ben, beni kazanmaya çalışırdım. Çünkü bu size zarardan çok yarar sağlar”

Emin olun alttan alacak ve yelkenleri suya indirecektir. Çünkü şirketteki saygınlığını ve yerini kaybetmek onun en büyük korkusudur ve yıllar boyu verdiği mücadele sonucu edindiği makamı tehlikeye atacak en küçük riske bile giremeyeceğini garanti ederim.

stop_mobbing_m605_by_akifkokce-d5alb4mEğer mücadeleyi kazanırsanız, siz muzaffer bir komutansınızdır ve şirket bünyesinde kimse sizin bileğinizi bükemez artık.

Mobbingci üstünüzün de gözü sizden korkmuş demektir. Ve bu da, önceden sallantıda olan konumunuzun hiç olmadığı kadar sağlamda olduğu anlamına gelir. Şirket üst yönetimi veya patron nezdindeki yeriniz de şimdi daha farklı olacaktır.

Artık, siz istemediğiniz sürece o şirkette sizi kimse yerinizden oynatamayacak, düşüncelerinize çok daha fazla önem verilecek, daha fazla hareket serbestiniz ve bağımsızlığınız olacaktır.

Zayıf bir olasılık bile olsa tüm bunları elde edebilecek olmanız sizce de mücadele etmeye değmez mi?

Uğur GÖRGÜLÜ

01 Temmuz 2014 – Ceyhan