2014 bütçe tasarısında Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan ödenek tam 5 milyar 442 milyon TL . Eski parayla yaklaşık 5.5 katrilyon TL… Bu rakam 13 Bakanlığın bütçesinden daha fazla…
Peki, ne için harcanıyor bu meblağ? Birilerinin kendi uhrevî ikballeri için kıldıkları Emevî namazlarına imamlık yapan memurlara maaş dağıtmak için… Üstelik bu hoca efendiler bedava lojmanlarda oturup bir de utanıp sıkılmadan cumhuriyetin, Atatürk’ün, O’nun devrimlerinin aleyhine sayıp sövüyorlar. Baksanıza Çanakkale Savaşı’nın o muazzez şehitleri için okunan hutbede Yüce Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün adı bile anılmamış…
Oysa Mustafa Kemal’e borçlu oldukları bu vatanda bilmiyorlar ki, O olmasaydı bugün ezan yerine kilise çanlarının sesleri kulaklarımızda çınlayacaktı. Aslında biliyorlar da işte yularlarını ellerinde tutan sahiplerinin sesi olmak zorunda kaldıklarından zahir, görmek işlerine gelmiyor…
Hani İslâm dininde ruhban sınıfı yoktu? Hani namaz, bundan para kazanan birinin arkasında kılınmazdı? Ne oldu da bugün imamlık, Türkiye’de en çok para eden sektör haline geldi? Türkiye’nin hâlâ “din adamı” ihtiyacı mı var ki, hükûmet neredeyse tüm liseleri, ilköğrenim kurumlarını bir punduna getirip imam-hatip okullarına çeviriyor?
Bu kadar imamı hatibi, hocası, hacısı, cemaat lideri, şeyhi, şıhı ve 600milyon insana hizmet verecek kapasitede camisi olan bir ülkede, neden ahlâksızlık, hayâsızlık, vurgun, talan, hırsızlık hiçbir dönemde olmadığı kadar ayyuka çıkmış? İlkokula giden küçücük kızları bile türbana sokan bir millet nerede hata yapıyor ki, kâfir, gâvur dediği Hristiyan ülkelerin sömürgesi, oyuncağı olmaktan kurtulamıyor?
Herkes bilir ki yüce İslâm’ın evrensel kitabı Kur’an “Ikra” yani “Oku” diyerek başlar. (Alâk Suresi 1. Ayet : Yaradan Rabbi’nin adıyla oku/çağır) Cenab-ı Hakk’ın ilk emri “Oku”dur. Yüce Allah bunu bir emir olarak verir, yani okumak insanoğluna zorunlu kılınmıştır. Burada okumakla kastedilen Kur’an dahil bilgiye erişebileceği her kaynağı okumaktır. Kur’an’ı okumak da “tilavet” ya da “telaffuz” anlamında değil “tedebbür” etme anlamındadır. Yani düşünerek, anlayarak okumayı emreder Kur’an…
Ne ilginçtir, yüce kitabın 2. Ayeti de (Kalem Suresi), yazmayı yüceltir. Ancak Cenab-ı Allah her kuluna yazmayı emretmez. O, ehlinin yapacağı bir iştir. Okumaksa zorunlu kılınan temel bir İBADETTİR ve namaz okumaktan sonra gelir Kur’an’a göre…
Bugün kendilerine İslam ülkesi diyen 56 ülkenin tek bir ortak özelliği vardır; emperyalist Batı’nın sömürgesi olmak! Çünkü İslâm ülkesi yaftalı coğrafyada Kur’an öğretisi değil Emevi arabizminin yobaz ve ceberrut din anlayışı egemendir ve bunun Kur’an diniyle yani Yüce Allah’ın indirdiği dinle hiçbir ilgisi yoktur.
İspatı çok kolay; bir sözde İslâm ülkelerindeki kitap okuma oranlarına bakın bir de Batı ülkelerindeki orana. Bir İslâm coğrafyasında akla, bilime, araştırmaya, ARGE’ye verilen önem ve değere bakın, bir de Batı ülkelerine. Sonuç çok bariz, çok açık değil mi?
Batı, Kur’an’ın ilk emri “OKU”yu içselleştirdiği, benimsediği için bugün Dünya’ya hükmediyor! Ne ilginçtir ki ilk emri “OKU”, ikincisi “YAZ” olan bir kitabı rehber edindiğini belirten İslâm ülkelerinde de bilime, okumaya, sanata adeta müthiş bir direnç gösteriliyor, kin duyuluyor ve düşmanlık sergileniyor. KUR’AN VERİLERİNİN, KUR’AN EMİRLERİNİN AKSİNE…
Sadece dinleriyle övünmekten başka bir şey bilmeyen ve gerici ve bağnaz firavunların diktasında inim inim inleyen sözde İslâm devletlerinde insanlar daha iyi yaşam şartlarına kavuşabilmek için o kâfir dedikleri, gâvur diye küçümsedikleri Batı’ya, bilim ve sanatta çığırlar açan “Hristiyan Ülkelerine” kaçmak için fırsat kolluyor.
ÇÜNKÜ SÖZDE İSLÂM DEVLETLERİNDE KUR’AN’IN HİÇBİR EMRİ, HİÇBİR ÖĞRETİSİ YERİNE GETİRİLMİYOR. İŞTE BUGÜNKÜ MÜSLÜMAN COĞRAFYANIN PERİŞAN HALİNİN TEK VE GERÇEK AÇIKLAMASI BUDUR!
Kur’an’ı rehber edindiğini ilân eden devletlerin rehber edindikleri Kur’an değil, EMEVÎ DİNCİLİĞİDİR ki bu da İslâm’ın ve Allah dininin en büyük düşmanıdır. Emevî dinciliği sadece cehaleti, akıl ve bilim dışılığı, sanat düşmanlığını, fakirliği, üretimsizliği, sömürge olmayı, dilenciliği, IŞİD, El Kaide, Hamas gibi terör örgütlerini yaratır!
Tekrar ediyorum; İslâm’a yamanmış en büyük düşman DİNCİLİKTİR. Emevî cuntasının saltanat aracı haline getirdiği hilâfeti korumak için o gülyüzlü peygamberin vahyinin üstü, Allah düşmanları tarafından örtülmüş, Allah’ın o muhteşem dini, tilâvet gösterilerine ve abartılmış namaz şovlarına dönüştürülmüştür.
İŞTE BU ALLAHSIZ, KİTAPSIZ MÜŞRİKLER YÜZÜNDEN KUR’AN, DUVARA ASILIP TAPINILAN BİR PUT; MEZAR BAŞLARINDA ÖLÜLERE OKUNAN GAZELLERİN GÜFTESİ HALİNE GETİRİLDİ.
KUR’AN’IN İNSAN RUHUNU DAHA YÜKSEK BOYUTLARA TAŞIYACAK EVRENSEL ÖĞÜTLERİNİN ÜSTÜ ÖRTÜLDÜ. YERİNİ BİR UYUŞTURUCU VE RİYA KAYNAĞI HALİNE GETİRİLMİŞ MÂÛN NAMAZLARI ALDI.
YANİ DİN, SADECE ABARTILI NAMAZ RİTÜELLERİ ZİNCİRİNE EVRİLDİ. NAMAZ VE ABDEST DE ÖYLE İÇİNDEN ÇIKILMAZ, ÖYLE ÇETREFİLLİ, ÖYLE ZOR ÖTESİ BİR ŞEKLE SOKULDU Kİ ADETA ENGİZİSYON İŞKENCESİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ…
Prof. Dr. Hüseyin ATAY der ki: “NAMAZ ZURNANIN SON DELİĞİDİR.”
İKİ REKÂT YAT KALK, ORUÇ TUT, 80 DEFA HACCA GİT, AMA PESPAYELİĞİN, AHLÂKSIZLIĞIN, YALANCILIĞIN, SOYGUNCULUĞUN EN TUMTURAKLISINI, EN AŞAĞILIKÇASINI DA HAYATININ BİR PARÇASI HALİNE GETİREREK MASUMLAŞTIR. BİR DE HİÇ UTANIP SIKILMADAN BU REZİLLİKLERİNE KILIF OLMASI İÇİN HADİS ADI ALTINDA BİR SÜRÜ SAÇMA SAPAN LAF UYDURUP, PİSLİĞİNİ, EŞKIYALIĞINI DİNLEŞTİR VE NORMALLEŞTİR. YAZIKLAR OLSUN BUNLARA İNANANA, YAZIKLAR OLSUN ALLAH RESULÜNÜ BU İĞRENÇLİKLERİNE ORTAK EDENLERE…
Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK, bir yazısında şöyle diyor:
“Dinin de ahlakın da esası dürüstlüktür. Yani olduğun gibi görünmek veya göründüğün gibi olmak…
Akıl, Kur’an ve Peygamber bize şunu söylüyor:
Müslümanlık namazsız olur ama ahlaksız olmaz.
Türkiye’de dayatılan Arap-Emevî yapımı din, bunun aksini iddia ediyor. Ona göre, Müslümanlık namazsız olmaz ama ahlaksız olur.
Meseleye Kur’an penceresinden baktığınızda şunu görüyorsunuz: Zaafların bulunması insanı ahlaksız yapmaz, hatalı yapar, günahkâr yapar. Hatalar tamir edilir, günahlar ise tanrısal rahmet tarafından affedilir. Hatalı olmak bir zaaftır, sürçmedir. Ahlaksızlık ise kötü niyet ürünüdür, bir temel çürümedir.
Türkiye’deki akıl almaz çarpıklıkların başında din-ahlak ilişkisindeki çelişki gelmektedir.
Türkiye, görülmedik bir hızla dincileşirken, görülmedik bir hızla da ahlaksızlaşmaktadır. Yalancılık, dolandırıcılık, yolsuzluk, düzenbazlık… gibi temel bozukluklar listesinde her gün biraz daha yukarılara çıkışımız, dünyanın izlediği ve bizim de önümüze koyduğu bir gerçektir.
Ne yazık ki Türkiye, yalandan hırsızlığa, kamu kaynaklarını talandan mafya zulümlerine kadar her türlü suç ve rezilliğin, her türlü ahlaksızlık ve düşüklüğün doruğa tırmandığı bir ülke haline gelmiş bulunuyor.”
Sevgili Yaşar Nuri ÖZTÜRK’e selâm olsun.
Bugünün Türkiye’sinde en çok prim yapan olgu DİNCİLİKTİR. Dincilik, yani din pazarlamasını meslek haline getirmiş bir kısım insan suretindeki mahlûkun sahtekârlıkları ve ikiyüzlülükleri ile AHLÂKSIZLIK adeta dinin içine sokulmuştur. 7 yaşındaki kızlarla evlenebilirsiniz, ölmüş eşinizle yarım saat içinde seks yapabilirsiniz gibi akla hayale sığmayan düşünceleri İSLÂM’a mal eden, Müslümanlığın bir parçası gibi gösteren zihniyet işte bu çürümüşlüğün, bu ahlâksızlığın en büyük tezahürüdür.
Tek çıkış yolu Kur’an’ı gerçekten rehber edinmektir. Yaşam biçimlerini Kur’an verileri doğrultusunda şekillendiren Batı’nın bugün Dünya’ya hükmetmesi tesadüfi değildir. Müslüman geçinen coğrafyanın karanlığı yırtmasının reçetesi KUR’AN’dadır, tabi bunu isteyenler için…
Uğur GÖRGÜLÜ
21 Mart 2015 – Erciş