Sevgili Ahmet Ali Balyemez www.kemalistdusunce.com sitesinde yayınlanan yazısını lûtfetmiş bana da yollamış. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Son günlerde moda biliyorsunuz Kanunî Sultan Süleyman’ın başrolde olduğu “Muhteşem Yüzyıl” dizisi. Hangi tv kanalını açsam tartışma programlarının yeni gözdesi bu konu…
Ben de malûm mevzûda birşeyler karalamaya yeltenmiştim ki, üstâdın yazısını okudum.
Aslında içimden geçenlerin çoğunu sözcüklere aktarmış Sevgili Ahmet Ali Balyemez; geriye pek de birşey kalmamış eklenecek.
Ancak üstâdın soyadının bana anımsattığı ve aşağıdaki yazısını destekleyen tarihî bir olayı var ki, aktarmadan geçemeyeceğim:
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden önce İtalya’da ve Rusya’da toplar döktürmüştü. İtalya’dan gelen topların üstünde, kimi rivayetlere göre topların döküldüğü kasabanın adı olan “Balliemez” damgası bulunduğu için, son derece etkili bu toplara Türkler “Balyemez topları” demeye başlamışlardı. O dönemlerde tıp, askerlik, mühendislik alanlarında kullanılan terimler şimdiki gibi Batı dillerinden aynen alınıp kullanılmamakta, yerine Osmanlıca karşılıklar üretilmekteydi. Ancak Türkçeyi aşağılık bir dil olarak gören bilgiç Osmanlılar, böyle bir topa Türkçe bir isim verildiğini zannedip, Türkçe ”Balyemez” sözcüğünü, yarısı Arapça yarısı Farsçaya çevirerek ”Asalnemihored” yapmıştı. ”Asal”, Arapça “bal”, ”Nemi-hored” ise Farsça “yemez” anlamına geliyordu. Çünkü o günlerdeki Osmanlı inanışı, Türkçeyi bilimsel ürünleri adlandırmaya yakıştıramıyordu. Osmanlıyı yere göğe koyamayanlar, aslında Osmanlının ne denli büyük bir Türk dili düşmanı olduğunu da kabullenmek zorundadır.
Bugün eğer Türkçenin içinde binlerce Arapça, Farsça sözcük varsa bunun sorumlusu Türkçeye gereken önemi vermeyen, Türkleri aşağılayan, küçük gören Osmanlı zihniyetidir.
Ve eğer bugün biz hâlâ eciş bücüş Arap harflerini kullanmıyor, sağdan sola doğru yazmıyorsak, hâlâ “Amed-i medid ve ahd-i ba’iddir ki daniş-gâh-ı istifadede nihade-i zanu-yı taleb etmekle arzu-yı kesb-i edeb kılıp gerçi irre-i ahen-i berd-i gûşiş-i bî-müzd zerre-i fulad-ı fu’ad-ı infihamı hıred edemeyip şecere bî-semere-i isti’daddan yek-bar-ı imkân intişar-ı nüşare-i asar-ı hayr-ül me’ad as’ab-ı min-hart-ül katad olup ancak piş-nigâh-ı ihvan ve hullanda hem-ayar-ı nühas-ı hassas olan hey’et-i danişveriyi zaharif-i tafazzul ile temviye ve tezyin edip bezm-gâh-ı sühan-gûyanda iksar-ı sersere ile ser-halka-i ihvab-ı hava-ayin olmuş idim” diye konuşmuyorsak, bunları borçlu olduğumuz ATATÜRK sayesindedir.
Üstâdın yazısı:
Tarih mi Dediniz?
Her zaman söyleriz; tarihten Türkleri çıkartın geriye hiç bir şey kalmaz diye. Milletçe tarihimize bakar, övünürüz. Bize öğretilen Fatihleri, Selimleri, Süleymanları ne zaman duysak göğsümüz kabarır…
İşte bu yüzden belki de bizde tarih gittikçe masallaşır. Onca gerçeğin arasına sıkıştırılan yalanlar, büyür büyür ve gerçekler artık söylenemez olur.
İşte bu gerçekten sonra tabi ki, bir dizi nedeniyle Kanuni Sultan Süleyman hakkında her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Diziyi seyretmedim, ki ben hiç bir diziyi izlemem. Dizi izlemek bence sigaraya başlamak gibi bir şeydir. Bir kere içmek ile bir şey olmaz ama bağımlı yaparsa özgürlüğünüzü elinizden alır. Her hafta o gün o saatte televizyonun kumandasına bağımlı kalırsınız. O nedenle ben film izlerim, “zehirleyecekse bir kerede yapsın” diye.
Ancak iddiaları okuduğumda bana Türk Milleti’nin tarih anlayışı hakkında bir kaç örneği hatırlattı. Çünkü bizde tarih çok ilginçtir.
Meselâ Atatürk’ü müslüman gösterirseniz toplum tarafından alkışlanır, gerçekten müslüman mıydı diye bakarsanız sizi lânetlerler.
“Muhammet, kardeşliği ve barışı bırakmıştır” derseniz alkışlanır ama her gece başka bir kadın ile yattığını hatta bazı zamanlarda aynı gecede tüm kadınlarla birlikte olduğunu söylerseniz lânetlenirsiniz.
Kur’an ayetlerinin Tanrı’dan olduğunu söylerseniz alkışlanırsınız ama şeytan ayetleri adında kurgulama bir roman yazarsanız sizi lânetlerler ve hatta öldürürler. Tartışmak isterseniz sokak ortasında vururlar.
“Fatih İstanbul’u fethettiğinde çocuk yaşta idi” derseniz alkışlanırsınız ama aynı Fatih’in çocuk yaşta kardeşlerin katline izin verdiğini söylerseniz sizi lânetlerler, bir anda kendinizi toplum ve tarih düşmanı bulursunuz.
“Osmanlı üç kıtaya sahip oldu derseniz” eyvallah derler de, aynı Osmanlının tüm topraklarını kadın ve içki düşkünü korkak ve deli padişahlar tarafından peşkeş çektiğini söylerseniz lânetlenirsiniz, dostlarınız bile size sırt döner.
Osmanlının yerini Cumhuriyete bıraktığını söylemek iyidir, Osmanlının, vatan hâini teşkilâtı yüzünden yıkıldığını söylemek kötüdür.
Osmanlı için Türk’tü demek güzel ama aynı Osmanlı’nın Türkleri insansı maymun olarak resmettiğini söylediğinizde kötü, pis, kaka olursunuz. Oysa bakınız Fatih’in hocası Kınalızade Ali Efendi bir Türk topluluğu için şöyle demiştir;
“Cizre’yi Tulid’den ötede Kuhistan’da oturan Türkler vardır. Layık-ı itidal-i insandan nasipsizdirler. Anlayışları ve zekâları Acem hayvanlarına yakındır. Dilleri ve sözleri, Acem hayvanlarının küçüklerine benzer. Onların ötesinde insan yaratığına benzer hiç bir yaratık yoktur. Bunlar nasnas ve şevnem adamlardır. Bunların insan nevinden oldukları sabitse de, aşağı durumda olanlardır”
Fuzuli’nin bir Türk bilgini olduğunu söylemek tarihçilik ama aynı adamın Türkleri maymun insan arası bir mahlûkat olarak gördüğünü söylemek suçtur.
Bizde tarih gerçek olanlarla masal olanların karıştırılmasıdır. Masalsı bir Osmanlı yaratırız, masalsı bir adama peygamber deriz. Masalsılarımız güçlüdür. Rüya gibidir. Bozdun mu, lânetleriz, yakarız, yıkarız, döveriz, protesto ederiz ama hiç bir zaman acaba doğru mu diye bakmayız.
Kanuni Sultan Süleyman’a muhteşem diyebilirsiniz ama aynı muhteşem adamın kardeşlerini Yedikule zindanlarına kapattırdığını, öz oğlunu Hürrem sultan için öldürdüğünü, harem kurup her gece başka bir hatun ile yattığını, içki düşkünlüğünü diyemezsiniz. Yasaktır.
Bizde Maraş katliamları hiç olmamış, aynı padişahlar Alevileri öldürmemiş, hatta Pir Sultan Abdal asılmamış, intihar etmiştir.
2. Abdülhamit cihan padişahıdır ama Girit’i ve Kıbrıs’ı Avrupalılara peşkeş çekmesi sayılmaz.
Bize göre padişahlar, peygamberler, hiç içmemiş, hiç cinsel hayatları olmamış hatta tuvalete bile hiç gitmemiştir. Onların öyle ihtiyaçları olamaz. Düşünsenize Kanuni Sultan Süleyman’ın her gün haceti için tuvalete gittiğini, hiç yakışır mı… Sonra kaba etini ne ile sildiği filân… Söylenmez böyle şeyler… Onlar hiç tuvalete gitmemişlerdir. Adını bile bilmezler ama Avrupalıların o zamanlarda tuvaletlerini sokaklara yaptığını söylemek tarihçiliktir.
Hep unutma, hep saklama, hep kenara atma eylemleri içinde olan tarih olunca bu tarih anlayışına sahip insanlar da tarihçi oluyor.
Atatürk’ün Filistin yalanını söyleyen tarihçi, Atatürk hakkındaki en iyi tarihçidir. Çünkü Atatürk’ü basit bir politikacı yerine koymuştur ve esmiştir, gürlemiştir. Oysa aynı Atatürk’ün nutukta yazan “bizim o topraklar için zerre kadar verecek bir şeyimiz yoktur” sözü saklanır. Açıklarsanız tarihçi olamazsınız.
Ermenileri katlettik yalanlarını söyleyenler nasıl Avrupa’da ödüller alıyorsa, Alevileri katletmedik diyen yalancılar da Türkiye’de aynı ödülleri alabilirler. Tarih içeride yapmadık, dışarıda yaptık yalanını söyleyebilmektir, çünkü…
Tarihçilik bizde olanı saklamak, yurt dışında olmayan ile suçlamaktır.
Tarihçilik bizde hâlâ Maraş katliamının tarihini öğrenmek için google’a bakmak (ki eminim şu anda bile bakacaksınız) ama iki gün sonra unutmaktır. Maraş’a kahraman demek, Sütçü İmam’ı bilmek ama aynı Maraşlıların öldürdükleri Alevileri unutmaktır.
O yüzden hiç çıkıp da tarih demeyiniz. Çünkü tarih içeride ve dışarıda işlerinize gelene göre düşünmek değildir.
Artık tarihimiz ile yüzleşmek ve hem batının yalanlarını, hem de içerideki yalancıları ayıklamak zorundayız. Biz tarihimizi eleştiremez isek, başkalarının yalanlarına ses çıkaramayız.
Ahmet Ali Balyemez.
11 Ocak 2011
Harika ve çok gerçek bir yazı. Tebrikler. Paylaşım için teşekkürler..
Yazımı yayınladığınız ve soyadım ile ilgili ön bilginiz için teşekkür ederim. Yazı böyle çok daha güzel olmuş, ellerinize sağlık…
tamamen aptalca ve din düşmanlığı hattızatındada bu şahsın türk olduğuda müştebehtir bugun anadoluda türkçe konuşuluyorsa bunu osmanoğullarına borçluyuzdur zira selçukluların resmi dilleri farsça idi
bunu biliyormuydunuz
balmı yemez artık ne yersen ye ama sakın halt yeme böyle saçma sapan salak salak şeyler yazarak malum amaclara bilerek veya bilmeyerek hizmet ettiğinin farkındamısın
Bu yazının amacı bir sürü laf kalabalığı yaparak, araya bir kaç yalan yanlış bilgiler serpistirerek okuyanların aklında sadece o yalan bilgilerin kalmasını sağlamak. Peygamberin her gece bi kadınla yattığı yok bi gece de hepsiyle yattığı falan…. Yok Osmanlı nın Türk düșmanlığıymıș, Türk düşmanı olsa bunca savaşlarda bu halk peşinden gidip, yedi yüz senelik bir imparatorluk luk olur muydu? Asıl Türk düşmanı bu makaleyi yazan kalpazan!!!