3demokrasidaha_fazla_demokrasiDemokrasi sözcüğünü dillerine pelesenk edenler, hiç kuşkusuz demokrasinin saf erdemler silsilesi tabanlı olduğunu biliyorlar. Demokrasiyi özümsemiş ve yaşam biçimi olarak benimsemiş tüm ülkelerde en dikkat çekici unsur İNSAN kalitesi ile İNSAN öğesinin demokrasinin neresinde olduğudur.

Demokrat yapılanması gelişmiş ülkelerde ne politikacılar ne de halk, demokrasinin yıpranması, ya da işlerine geldiği gibi tahrip edilmesi gibi bir uğraş içinde olmadıklarından, ülkedeki mer’i yasa ve yönetmelikler eğip bükülerek, içleri boşaltılarak yepyeni tanımlamalarla insanların önüne sürülmezler. Yerleşik demokrasilerde yıllardır uygulanagelen bir husus, bir başka hükümet döneminde değişikliğe uğratılmaz.

Demokrasinin saygınlığının ve kurumsallığının zedelenmemesinin en tabîî yolu, ülke yönetiminin en radikal değişimlerinde bile yerleşik demokratik kuralların etkilenmemesinden geçmektedir.

İnsan unsurunun sorgulama ve irdelemeye yönelik zihinsel seviyesi, kültürel altyapısının zenginliği de, demokrasinin, toplumun hücrelerine tam anlamıyla nüfuz etmesinde adeta priz* hızlandırıcı rolünü oynayan önemli etkenlerdir.

Türkiye’de demokratik hamlığın, henüz tebaa toplum olmaktan çıkamamanın sancıları, cumhuriyetimizin kuruluşunu takip eden 27 yıllık süre içindeki müthiş dönüşümün 1950’den sonra kesintiye uğratılması sonucu, günümüzde iyiden iyiye belirginleşen bir mecrada gittikçe şiddetlenmektedir.

Ancak “SAF ERDEM” bazlı yapılanmasıyla düşünsel ve toplumsal kalkınmanın lokomotifi olabilen demokrasinin ivmelendirdiği sosyal kazanımlar ve pratikteki yararları, ta 1940’lardan itibaren hazırladıkları plânları, hiç şaşmadan belli bir program dahilinde uygulayan emperyalist devletlerin ve onların dahili işbirlikçisi hakim sermaye gücünün temsilcisi hükümetlerin tedricen artan dozlarda usul usul verdikleri din-magazin-futbol uyuşturucuları ve polisiye baskılar sonucu yaratılan depolitize ve cahil toplum profili tabanında, kendisine yeterince yer bulamamaktadır.

2011614194342

İnsan faktörünün umursanmadığı sözde demokrasilerde yönetsel erkin meşruiyeti en büyük bileşenlerinden birini yitirmiş demektir. Demokrasiyi seçimden seçime hatırlayan idarî mekanizmalarda demokratik geleneklerin mecbur kıldığı tüm örgütlü yapı, bu nedenle, göstermelik olmaktan öteye geçememektedir.

Seçilmişler eğer gerçekten milletin vekili değil de milletin efendisi konumundaysa, o ülkedeki demokrasi, demokrasi süsü verilmiş modern bir monarşiden başka bir şey değildir.

Katılımcı demokrasilerde ülke halkının tercihleri, yapay olarak oluşturulan ve sayısal anlamda artımı özenle korunan cahil, fakir varoşların tahakkümü altında olmamalıdır.

Demokratik açılımın serbest irade temelinde yaygınlaşması ve buna bağlı olarak toplumun genel tercihleriyle doğru orantılı olarak temsilî idarî yapısını oluşturması, ancak sadaka zulmünden kurtularak ekonomik bağımsızlığını elde etmiş ve eğitilmiş insan unsurunun ezici çoğunluğu elde etmesiyle tesis edilebilecektir.

Vatandaşın vergileriyle alınan tonlarca erzak, kömür, hatta beyaz eşya ve mobilyanın fakir fukaraya dağıtılması Devletin, nedense hep seçim zamanları depreşen “Sosyal Devlet” olma özelliğiyle açıklanmaktadır.

Diğer zamanlarda da göstermelik yardımlarla oluşturulan koyun sürüsü tebaalarını öldürmeyip, süründürmekte, kendilerine bağımlı, sadakaya alıştırılmış oy depoları olarak görmektedirler. Sayın başbakanın en az 3 çocuk yapılmasını teşvik etmesi boşuna değildir.

Türkiye’nin artık bu “SATILIK DEMOKRASİ” nin zulmünden kurtulması ve demokrasinin tüm kurum ve kuruluşlarıyla doğal işleyişine kavuşturulması gerekmektedir.

* priz hızlandırıcı : betonun katılaşmasını çeşitli nedenlerden dolayı hızlandıran katkı malzemesi.

Uğur GÖRGÜLÜ
10 Ekim 2009 Antalya