1357596000_51128257243218ae032cbd8cfed84e501980’lerin başında mühendislik yaşamıma başladığımda karşıma çıkan ve beni bayağı şaşırtan şey neydi biliyor musunuz? Eğer inşaat mühendisiyseniz ve ekmeğinizi Türkiye’de mühendislik yaparak kazanmak istiyorsanız, siz aynı zamanda bir mimar, bir harita, çevre, makine ve elektrik mühendisi de olmak zorundaydınız. Hatta bir duvarcı ustası gibi duvar örmenin inceliklerini bilmeniz gerektiği gibi bir topograf kadar plankote almaktan anlamanız, bir muhasebeci gibi defter tutabilmeniz sizden beklenen en doğal özelliklerdi. Yani NYY kablonun ne olduğunu bilmeyen, ya da tesisat projesini okuyamayan bir inşaat mühendisi işverenin gözünde hiçbir işten anlamayan biriydi. Bu nedenle bizim kuşak mühendisler genellikle her konudan biraz anlayan ama hiçbir konuda tam anlamıyla uzmanlaşamamış mühendislerdir.

Bu husus özellikle personel istihdamında az adam çok iş prensibiyle hareket eden küçük ve orta ölçekli yapımcı firmalar nezdinde aslında kendi içinde tutarlı bir yaklaşımdır ve bu sayede mühendisler, bir yerde mecbur kalarak, kendi mesleklerini dolaylı olarak ilgilendiren diğer mühendislik dallarında da bayağı bir fikir sahibi olurlar.

Aslında inşaat mühendisliği çok geniş kapsamıyla diğer mühendislik dallarından biraz daha farklı bir yerdedir. O nedenle ben 4 yıllık eğitimini tamamlamış inşaat mühendislerini pratisyen hekimlere benzetirim. Nasıl ki tıp doktorları için tıbbın genel prensiplerinin yanında, bir de belli bir dalda uzmanlaşmak artık neredeyse bir mecburiyet halini aldıysa bizim dönemimizde biraz lüks gibi görünen mastır yapıp mühendisliğin bir dalında “mütehassıs” olma fikri, günümüz mühendisleri için de kanımca benzer bir zorunluluğu ifade etmektedir. Zira bugünlerde artık eskisi gibi her şeyden anlayan mühendisler, yerlerini yavaş yavaş belli konularda uzmanlaşmış mühendislere bırakmaktadırlar. Bu yüzden inşaat mühendislerinin bir kaç yıl daha eğitim alıp istedikleri bir dalda uzmanlaşmaları “teorik olarak” kendilerinin tercih edilebilirliğini oldukça arttıracaktır düşüncesindeyim.

imagesFER8UI7TAncak bu noktada Türkiye’ye özgü koşullardan söz etmekte yarar var. 4 yıllık bir eğitim döneminden sonra 2 yıl daha üniversitede kalıp örneğin Hidrolik Mühendisi olan bir inşaat mühendisi, konu iş bulmaya gelince bir anlamda kendi kendisini sınırlamış oluyor demektir. Çünkü inşaat firmaları, resmî daireler, yurtdışında iş alan şirketler karşınızda kuyruğa girip “Ne olur bizimle çalışın” diye size yalvarmayacaktır bilesiniz. Önünüze nadiren de olsa çıkan iş olanakları için bir çok rakip arasından sıyrılıp o işi kapabilmek için çok büyük bir çaba harcayacağınızdan, konunun hidrolikle mi, demiryoluyla mı, yoksa bina inşaatıyla mı ilgili olacağı gözünüzde 3. belki de 5. plânda kalacaktır inanın. Maalesef inşaat mühendislerinin de diğer bir çok meslekte olduğu gibi iş konusunda öyle pek fazla seçme şansları yoktur. O nedenle inşaat mühendisliği bir çok dalda faaliyet göstermesine rağmen sizin bu dalların hangisinde uzmanlaşacağınız önünüze çıkan ilk iş olanağı ile şekillenecektir. Yani uzmanlık alanınız için üniversitede 2 yıl kaybetmenin bir anlamı yoktur. Türkiye’de piyasa şartları sizi nereye götürürse o alanda uzman olursunuz.

Tabi üniversiteye, daha doğrusu istediğin bir bölüme girebilirseniz…

Uğur GÖRGÜLÜ

13 Ekim 2011 Antalya