Bir üst düzey proje yöneticisi iş ilânına ortalama 100 kişinin başvurduğunu biliyor muydunuz? Ya o 100 kişinin içinden uygun adayın seçiminin de en az 3 ay süren telefon görüşmeleri, seyahatler, sıkıcı toplantılar, şirketin tüm yöneticileriyle uzun mülâkatlar gerektirdiğini?
Önemli bir projenin başına proje müdürü ya da proje koordinatörü seçmek ciddi bir iştir ve bir firmanın böyle bir seçimi yaparken kılı kırk yarması gayet normaldir. Ancak anormal olan, onca meşakkatli süreçlerin sonunda işin başına getirilen yöneticinin çok sınırlı alanlar haricinde inisiyatif kullanma ve önemli hususlarda karar verme yetkisi olmaksızın yine son kararı patronun vermesi garabetidir ki, günümüzde hâlâ büyük inşaat firmalarımızda hatırı sayılır oranda bu tip yönetim anlayışına rastlamak mümkündür.
Bunun en önemli nedeni, yöneticilerimizin bir “Üst Projeksiyon” olabilmeyi başaramamalarıdır.
Peki, Nedir Bu Üst Projeksiyon Olmak?
Yüksek bir pilona monte edilmiş ve yeri aydınlatan bir projeksiyon hayal edin. Herkes bilir ki yükseldikçe aydınlattığı alan genişler, ancak aydınlatma gücü azalır. Bu projeksiyonu patron olarak düşünün. Yani en üst noktada her şeye hâkim olmaya çalışan kişi…
Bir noktadan sonra sevgili patronumuz şirketin tüm işlerini izleyemediğini, geciken kararlar yüzünden aksamalar yaşandığını ve bu nedenle de parasal kayıplar olduğunu fark edecektir. (Projeksiyon yükseldikçe genişleyen ancak sönükleşen aydınlanma alanı)
Üst projeksiyonumuz normal olarak, tam olarak izleyemediği konularda detayları kaçırmamak için bir ya da iki yardımcı alarak bir kısım işi onların inisiyatifine bırakacaktır. (Bir alt projeksiyonlar).
Alt projeksiyonlar nispeten alçak bir seviyededir, bu nedenle aydınlattıkları alan daha küçüktür, ancak çok daha net ve parlaktır. Onlar da gerektiği kadar alt projeksiyon görevlendirerek bir “hiyerarşik düzen” kurarlar. Böylece patron dâhil her yönetici kendi seviyesinin altında kalan tüm işlere, kurulan bu organizasyon sayesinde tam bir hâkimiyet sağlayabilecektir.
Bu işin normal işleyişinin bir özetidir.
O Halde Anormal İşleyiş Nasıl Olur?
Her zaman söylerim; İster yeni mezun olsun, isterse 30 yıllık, “her mühendis aynı zamanda, kendisine tanımlanan sorumluluk alanının yöneticisidir.” Basamakları hazmede hazmede çıkan bir mühendis, yönettiği bölümle ilgili her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmeli, ancak tüm çıktıyı kendisi hazırlayamayacağından yapılacak işleri “ehline” paylaştırmayı da iyi becermelidir.
Patron erkilliği bir türlü üzerinden atamayan Türk İnşaat Camiası daha önce “Kurumsallaşma Olgusu” adlı yazımda da bahsettiğim gibi (bknz : https://muhendisguncesi.com/kurumsallasma-olgusu/) maalesef bu dağıtımı her zaman tam anlamıyla yapamaz. Patron eleman alımında ince eler sık dokur, 2 dil bilen, mastır yapmış, hatta Avrupa’da okumuşunu alır almasına da, iş şantiyeye çivinin nereden alınacağına geldiğinde, son kararı kimseye bırakmaz.
Tek adam olmaya alışmış sultanlar, pardon patronlar, herkes öyle yapıyor diye altlarına muhtelif projeksiyonlar koyarlar ancak bunların çoğu göstermeliktir. Zira, patronların bu tip eleman istihdamları yaşanan parasal kayıplar ya da teknik başarısızlıklar için sadece suçlayacağı çalışan sayısını arttırmaya yönelik bir hamledir ve suçun büyük çoğunluğunun kendi “ben bilirimci” tutumlarından kaynaklandığını asla kabul etmezler.
Onca yıllık tecrübenize karşın basit kararların bile size bırakılmamasından eğer rahatsızlık duyuyor ve üstüne üstlük bir de sizin en küçük bir katkınızın olmadığı başarısızlıklar, gecikmeler için suçlanıyorsanız, kendinizi yıpratmak yerine o firmayı hemen terkedin derim, zira mide rahatsızlıkları ve diyabetin bence en büyük nedeni işte bu tip sinir bozucu gerilimlerdir.
Sonuç
Üst projeksiyon olabilmeyi başaran yöneticilerin yönetimindeki inşaat firmalarında başarı kaçınılmazdır. Her kademedeki yöneticilerin seçiminde liyâkatı esas alan ve adama göre makam uydurmayan şirketlerde kimse kimsenin işine karışmadığı için sonuç çıktılar da, şirketin kazancı da umulanın çok daha üzerindedir. Bu sonucun şirketin prestijine getireceği katkıyı bir düşünün.
Bir üst seviyedeki yöneticinin kendi sorumluluk alanına dair bazı kararları size ters gelse bile, hemen itiraz etmeden önce onun bulunduğu seviyede sizin bilmediğiniz başka etkenler olabileceğini hesaba katarak kendi düşüncenizde çok da ısrarlı olmayın derim. Yani yöneticinizin isteğini yapmak çoğunlukla doğru karardır, çünkü bir üst düzeydeki yöneticinin olaylara daha yukardan baktığını ve size nazaran daha fazla ayrıntıya hâkim olduğunu unutmayın.
Uğur GÖRGÜLÜ
02 Aralık 2015 – Zugdidi (Gürcistan)