Başkan Eisenhower döneminin Dışişleri Bakanı John Foster Dulles (1888 – 1959) “Din ve siyaset birbirlerinden ayrılamaz. Dünya meselelerini halletme konusunda seçeceğimiz yol, dini görüştür” cümlesiyle ABD’nin Ortadoğu ve Türkiye üzerindeki gizli emellerini nasıl gerçekleştireceklerinin ipuçlarını verirken DEMOKRAT PARTİ de, CHP’nin 27 yıllık iktidarını yıkarak Türkiye’nin başına geçmişti.
Özellikle Köy Enstitüleriyle yıllardır sahipsiz ve cahil bırakılmış ANADOLU REAYASI çağdaş bilim ve sanatla tanışmış, 1000 yıllık Emevî zorbalığının tasallutundaki insanlar düşünce güçlerini kullanmaya başlamışlardı.
Sürü olmaktan kurtulmaya ramak kalmıştı ama ne yazık ki Başbakan Adnan Menderes, ABD’nin güdümündeydi ve bu güdüm arttıkça, kurucu iradenin şiddetle karşı olduğu ve palazlanmasının önünü kestiği gerici faaliyetler de belirgin bir şekilde artmaktaydı ve bin bir emekle kurulan Cumhuriyetin seçilmiş hükûmetiyse bu olanlar karşısında sessizdi.
Önce aydınlanmanın önü kesildi. 1940’da kurulan Köy Enstitüleri “komünist yuvası” bahanesiyle, “kızlarla, erkekler aynı yerdeler” aşağılık suçlamalarıyla daha DP iktidarının ilk yılında ortadan kaldırıldı ve eğitim o yıllardan itibaren dincileştirildi.
Bu bir tesadüf müydü?
Gazeteci Ufuk Güldemir’in CIA Ortadoğu Masası eski Şefi Graham Fuller’le yaptığı ve 26 Şubat 1990’da Cumhuriyet Gazetesinde yayımlanan röportajda Fuller şöyle diyordu:
“Atatürk’ün düşünceleri çağı için son derece güçlü düşüncelerdi. Ama Türkiye artık ulusal kimliğini, yörüngesini, dünyadaki rolünü, hatta İslam’ın günlük yaşamdaki yerini yeniden düşünmelidir. Türkiye, demokrasi ile İslam’ın bir arada yaşatılabileceği modern bir formül bulsa, İran ve Arap dünyasına olağanüstü büyük bir entelektüel öncülük yapmış olur. İslam dünyası için geleceğin modeli olur bu.”
Yaklaşık 25 yıl önce kotarılan bu projenin bugün kimlerin eliyle hayata geçirildiğini, Türkiye’nin nerelerden nerelere geldiğini anlatmak için uzun söze gerek var mı?
ABD, Türkiye’de dinciliğin bu boyutlara çıkmasını Graham Fuller gibi CIA ajanlarının olağanüstü çalışmalarına borçludur ve ABD’nin Ortadoğu’daki hedeflerine ulaşabilmesi için hiç bıkıp usanmadan ülkemize yaptığı müdahalelerin tek bir amacı vardır:
TÜRKİYE’Yİ, ATATÜRK’ÜN ANTİEMPERYALİST YOLUNDAN ÇIKARMAK!
Peki, bunun en garanti yolu nedir?
DİNCİLİK!!!!
İşte bu nedenle DİNCİLİK, Türkiye’nin başına musallat edilmiş en büyük belâdır ve ülke bütünlüğünü tehdit eden bir numaralı tehlike PKK terörü değil DİNCİLİKTİR.
DİNCİLİK, bölücülüğü din adına tezgâhlayan bir şekavet ve terör kurumudur. Esas itibariyle DİNCİLİK; saltanatının korunması ve süreğenlik kazanması için dini; baskı, korkutma ve egemenlik aracı hâline getirmiş emperyalist uşağı soysuzların oluşturduğu bir sektördür.
Bu kurumun aksamadan çalışması, DİNCİLİK belâsına teslim olacak ahlâksız ve riyakâr hain bulmaya bağlıdır ki, Türkiye dâhil Ortadoğu coğrafyasında bu tip omurgasızları bulmak son derece kolaydır.
REKOR, SON 50 YILDA ÇIKARDIĞI AHLÂKSIZ ve RİYAKÂR SAYISINA BAKILDIĞINDA TÜRKİYE’DEDİR…
Şimdi tekrar yukarıdaki sorumuza dönelim: Tüm bunlar bir tesadüf müydü?
TABİ Kİ DEĞİLDİ!
Ama asıl şaşırtıcı olan neydi biliyor musunuz? Emperyalizm doğası gereği her türlü kurumu, kavramı, kutsalı, kişiyi kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilir. Bunda garip bir şey yok. İyi de, yüksek karakterli TÜRK MİLLETİ’nin aydınlanma, çağdaşlaşma yolundan bu kadar çabuk karanlığa yönelmesi, emperyalizmin işini bu kadar kolay halletmesi sizce de tuhaf değil mi?
Günümüzde aydınlanma yolunda hiç ödünsüz ve durmaksızın üreten bilim insanı, Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK, “İnsanlığı Kemiren İhanet: DİNCİLİK” adlı kitabında bakın ne diyor:
“Türk Bağımsızlık Savaşı, aynı zamanda dincilikle dindarlığın da bir savaşı olmuştur. Haçlı süper güçler, İslam gibi antiemperyalist ve zulmü tek düşman tanıyan bir dinin dindarlarını işe yaramaz hale getirmeyi biricik tahakküm ve egemenlik aracı bilmekte ve Müslüman coğrafyalarda subaşlarına oturttukları dincilik despotları aracılığıyla, İslam’ın antiemperyalist omurgasını kırmaya çalışmaktalar…”
Devam edecek…
Uğur GÖRGÜLÜ
23 Şubat 2016 – Zugdidi (Gürcistan)
senin beynin sulanmış 🙂
Uğur Bey: Sitenizi yeni keşfettim ve fırsat buldukça yazılarınızı okumaya özen gösteriyorum. Düşüncelerimi yazıya dökmek istemişimdir ama uygun kelimeleri seçememişimdir pek. Yazılarınız, düşüncelerimin tam karşılığı. Sizi tebrik ediyorum. Çevremizin sizin gibi güzel insanlarla dolup taşması dileğiyle..