Haydi kırmızı bereni as o portmantoya, mantonu çıkar
Ponponlu mavi beyaz terliklerin işte orada
Pembe puantiye pijemalarını giy sonra
Gel otur yanıma
Amansızlık örtüsü çöreklendiğinde eski ve kirli bir şal gibi
Zamanın ışığı söndüğünde
Ne kadar da anlamsız şimdi bunlar senin için değil mi
Dirseklerimizi dayayarak saatlerce konuştuğumuz
O tahta masada gözlerinin içine bakarak
Hani birlikte oluşturduğumuz
Hayallerimiz…
Ellerimden kayıp giderken,
Ne kadar da terkedilmiş hissettiriyor şimdi değil mi.
Masmaviliklerin içinde beyaz kümülüsler gibi aynadaki aksinin muhteşem tenasübü
Şimdi ne kadar da yapayalnız, ne kadar da soluk değil mi…
Göz göze gelip hıçkırıklarla bakakalmanın acısından sıyrılmak istiyorum ama,
sen benleyken
o yok oluşun zirvesinde hiçbir şeye aidiyet kalmadı…
Neden ki bu yabancılaşma şimdi, bu dönüşüm, bu hiçlik
O kadar savunmasızsın ki, o kadar küçüksün ki,
Sensizliklerle bezenmiş duvarlardan ığıl ığıl akan kirli sular
Kaplayamamış bak işte saflıkla buluşmasına ramak kalmış
Aşk o duvarda tutunuyor hâlâ
Gözlerindeki korku dolu soruların telâşını ben tavsatabilirim ancak,
Biteviye damlayan anıların çukurlaştırdığı kalbimden sızan sabırla
Seveceksen deli seveceksin korkusuzca ama adamakıllı
O sabrın sarıp sarmaladığı sevgiyle bakacaksın ölü gözlere
Ruhumdan kesip koparttığın o parçalar ortalıkta darmadağın ama sen
Küçük kuşlar gibi yaylar çizerek uçuyorsun özgürce
Bense hergün bir parçanı yitirmenin ıstırabıyla
acıların en zirvesinde bekliyorum kanayarak
Hayır dediğin her söylem rüzgâra karışıp dağıldığında bin pişman olursun
Keşke dememek için, ölürcesine acı çekmemek için şimdi,
Varsa fırsatın, varsa zamanın gerisini düşünmeden,
Kapıp götürmelisin sevdiğini her nereyeyse
Kimsenin keyfi çıkarsamaları değil bunlar
Her hayatta olabilecek keşkelerin acısı…
Şimdi ben, isyanlarla doluyum
Milyonlarca soruyla doluyum, söylenmemiş korkulmuş her soru orada
Biliniyorlar ama dışarı çıkamıyorlar
Ama ne yaparsam yapayım o soruların beynimi yemesine mani olamıyorum
Gün geçtikçe kanıksıyorum…
Gün geçtikçe sırandanlaşıyorlar belleğimde…
Beni asıl korkutan işte bu kabullenme,
Buradasın ama benle değilsin
Nerelerdesin ne düşünüyorsun bilmiyorum
Yaşarken özlemek ne acıymış meğer…
Ya da,
Yaşarken unutulmak…
İstemiyorum daha fazla çukur kalbimde ama, zaman itekliyor, kuyruğa girmiş anıları beynime
Tüm bunlar artık sadece benim omzumda,
Paylaşsan da kimin umrunda…
Ne tuhaf değil mi kırmızı bereni beraber almıştık ama sen bilmiyorsun, onu hatırlamıyorsun
zamanın tozlarıyla kaplanmış ne varsa orada,
kimse için bir anlam ifade etmeyen koca bir yığın ve tek sahibi benim
Ve ben öldüğümde bil ki biz de öleceğiz…
Uğur GÖRGÜLÜ
08 Şubat 2025 (Khashuri – Gürcistan)
Bu aslında bence bir düz yazı ama çok acı yüklü, olayı tam bilmiyorum. Ancak yazarı (şairi demiyorum) derinden etkilemişe benziyor. Dili, lirizmi anlatım gücü çok yüksek. Sanırım hastalanan bir kadına yazılmış. Etkilendiğimi belirtmeliyim sayın admin. Umarım sadece bir şiirdir ve gerçeklik payı yoktur.
This touched me deeply. ‘Missing while living’ is such a quiet but unbearable pain. Beautifully written,,((raw and real.))