meclis-baskanligi-secimi-basladi-54855-525. Dönem Meclis Başkanlığını, 7 Haziran genel seçimlerinden %40.80’lik oy oranıyla birinci parti çıkan AKP adayı İsmet YILMAZ kazandı. Aslında bu, demokrasimizin yazılı olmayan kuralları ve teamüller gereği son derece yerinde bir seçim oldu, zira bugüne kadar birkaç istisnaî durum haricinde TBMM Başkanlığını, her zaman seçimden birinci çıkan parti adayı kazanmıştır.

Peki, CHP Genel Başkanının ısrarla vurguladığı o “%60’lık blok” neden %40’a yenildi? Neden hâlâ muhalefette olan bu 3 parti anlaşıp ortak bir aday çıkartarak protokolde 2. sırada olan önemli bir mevkii AKP’nin elinden alamadı?

ALAMAZDI…

ÇÜNKÜ BÖYLE BİR %60’LIK BLOK YOKTU VE ZATEN HİÇ DE OLMAMIŞTI…

AMA %40’LIK BİR BLOK VAR VE HİÇ FİRESİZ DİMDİK AYAKTA! ÖYLE OLUNCA DA KARŞISINDAKİ %60’LIK BÖLÜK PÖRÇÜK KALABALIĞI CANI NE ZAMAN İSTERSE BÖYLE ŞAMAR OĞLANINA ÇEVİREBİLİYOR!

Birinci Meclis’te her düşünceden milletvekili vardı ve bunları tek bir amaç etrafında toparlayıp hedefe kilitlemek son derece zordu. Yüce Atatürk birincil öncelik tanımlamasıyla öyle bir algı oluşturdu ki, herkes kendi inançlarını, düşünce sistemlerini bir kenara bırakıp önceliği vatanın kurtarılmasına vermişti.

1097592_620x410Cumhuriyet tarihimizde bunu, yüce önderimizden başka başarabilen tek lider Kıbrıs çıkartması sırasındaki dirayetiyle Bülent Ecevit’tir.

Tabi ki, meclis başkanlığı seçimi, yurdun fiili düşman işgalinden kurtarılması gibi büyük bir hedefin yanında oldukça küçük ve önemsiz bir amaçtır; ancak unutulmamalıdır ki, ülkemizin başındaki en korkunç tehlikelerden biri ABD emperyalizmine ödünsüz destek veren, onun bu coğrafyadaki yüzyıllık emellerine sorgusuz hizmet eden yerli işbirlikçilerdir. Ve bu dış mihrak güdümlü piyonların elinden ne kadar çok mevzi geri alınabilirse ilerdeki 2. Kurtuluş Savaşı’nda o denli fazla avantaj elde edilebilecektir. Zira şu anda fiilen bir düşman işgali yok gibi görünse de, Türkiye son yıllarda emperyalist emellere hizmet eden hainlerin kıskacındadır ve bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü tehlike altındadır. O nedenle durumun vahametini gören, hisseden her vatanseverin büyük düşünmesi, uzak görüşlü olması ve tehlikeler karşısında gereken işbirliğini yapması şarttır, zorunluluktur. Bu, ona ATATÜRK tarafından verilmiş bir görevdir.

6a80b95454e706c8_480x270Ancak maalesef Türkiye’de bu öngörüde hiçbir parti başkanı yoktur. Her seferinde küçük kısır çekişmelere teslim olan ve büyük resmi asla göremeyen,  görse bile egosuna yenilen, burnu büyük ve kibirli siyasetçiler yüzünden bugün Türkiye, emperyalizm karşısında daima boynu bükük kalmaktadır.

Sayın Bahçeli bu anlamda yukarıdaki tanıma tam uyan bir politikacıdır ve kendi bildiği yolda, verdiği kararların sonucunun ne olacağını hiç düşünmeden ilerler. Bunun adı “OMURGALI OLMAK; DURUŞ SERGİLEMEK; ONUN BUNUN LAFIYLA HAREKET ETMEMEK” değil “İSTENMEYEN SONUÇLAR DOĞURACAĞINI BİLE BİLE BİLDİĞİNİ OKUMAK”dır ki İngilizler bu tip adamlara “HEADSTRONG” derler. Yani “TAŞKAFA”!

Sayın Baykal’ın Cumhurbaşkanı tarafından çağrıldığında, bu görüşmeye katılması yanlıştı. Sayın Kılıçdaroğlu’nun MHP’ye danışmadan pat diye Baykal’ın adaylığını açıklaması ise resmen aptallıktı. Bunlara hiç itirazım yok.

Ancak yine emperyalizmin sadık hizmetkârlarının hazırladıkları oyuna gelinmiş oldu. Dürüst ve namuslu siyasetçilerin asla yapamayacağı şey, üçkâğıtçılıktır ve yargılanmaması, iktidarda kalmasına bağlı olanlar için hiçbir kutsal değer olmadığından, kimsenin aklına bile gelmeyen sinsi senaryolar hazırlayarak  onların bu özelliklerinden alabildiğine yararlanırlar.

Çok açıktır ki, konuşacak hiçbir şeyi olmamasına rağmen Sayın Baykal’ın köşke çağrılması bir plânın parçasıdır ve Sayın Baykal’ın sanki Sayın Cumhurbaşkanının adayı olduğu imajını yaratmaya yöneliktir. Bu, özellikle Sayın Bahçeli’yi şüpheye düşürmek üzere yapılmıştır ve başarılı da olmuştur.

fft107_mf5026896Sayın Baykal bir kez egosuna yenilip, kendisinin Cumhurbaşkanı olması vaadine karşın Sayın Tayyip Erdoğan’ı milletvekili seçtirerek çok büyük bir hata yapmıştır. Bir daha benzeri bir hata yapması son derece düşük bir olasılıktır. Kendisinin bu ziyarete gitmesi kanımca, unutulup giden adının tekrar gündeme gelmesiyle, “Acaba tekrar eski günlerime dönebilir miyim” umudu ve heyecanından başka bir şey olmamak gerekir. Ayrıca bu görüşme Sayın Kılıçdaroğlu’nun da bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir. Ancak ondan beklentim, oyunu sezinleyip bu çağrıyı bir bahaneyle reddetmesiydi, bunu yapmadı.

Bir diğer hata da CHP’nin kendi adayını hemen açıklama aceleciliğiydi ki, CHP, eğer doğru bir strateji izleyebilseydi, Baykal – Erdoğan görüşmesi ile oluşan şüpheli ve müphem havayı da lehine çevirebilirdi. Ama bunu da beceremedi. Şaşkınlık yaratan görüşmenin ardından yangından mal kaçırır gibi Baykal’ın, CHP’nin adayı olarak açıklanması, MHP cephesinde şüphelerinde ne kadar haklı oldukları düşüncesinin iyice pekişmesine neden oldu. Tecrübeli bir politikacı olan Baykal bunu önleyebilirdi; ancak onun da en zayıf noktası KOLTUK ve GÜÇ olduğu için daha önceki gibi yine hırsına, koltuk aşkına ve egosuna yenilerek her şeyi unuttu ve “Baykal – Erdoğan görüşmesi ; Baykal’ın adaylığı” ile devam eden sürecin nasıl bir tuzak olduğunu göremedi. Çünkü Baykal ve CHP’liler, seçim konuşmaları sırasında AKP hakkında atıp tutan Bahçeli ve MHP’lilerin, AKP adayını Meclis Başkanı olarak seçtirebilecekleri akıllarının ucundan bile geçmiyordu ve bu aslında, onların en büyük yanılgısı oldu.

1020602Oysa görüşme sonrası Kılıçdaroğlu Bahçeli ile bir araya gelip hiç kimsenin itiraz edemeyeceği örneğin İlhan Cihaner gibi bir aday üzerinde anlaşılabilirdi. Böyle bir adaya HDP de oy verebilirdi. Bu da yapılmadı.

MHP bu değerlendirmelere göre uyguladığı strateji nedeniyle haklı gibi görülebilir. Ancak Yusuf HALAÇOĞLU’nun “Baykal’a oy verseydik, AKP’liler bizi dinsiz bir partinin adayını desteklediniz diye suçlayacaklardı” eblehliğindeki saçmalığından sonra tarafsız ve objektif seçmenler nezdinde, MHP’nin Baykal’a oy vermemek için bahaneler yarattığı ve aslında gerçek amaçlarının AKP’ye stepnelik yapmak olduğu şüpheleri ciddiyet kazandı.

Şimdi, değerlendirmelerimize daha da derinlik katalım…

meclis_baskanligi_secimi_sonrasi_chp_den_mhp_ye_cok_sert_tepki_h65635_f4cc9Gerçek bir vatansever, ülkesini, bayrağını seven bekasını düşünen “milliyetçi” biri her zaman üst bir projeksiyon olup, olaylara üstten bakabilmeli ve ana hedefi, büyük resmi iyi süzebilmelidir.

ANA HEDEF NEDİR? BÜYÜK RESİM NEYİ GÖSTERİYOR? ANA HEDEF HİÇ KUŞKUSUZ, MEMLEKETİ İŞGAL EDEN HAÇLI ZİHNİYETİNİN YERLİ İŞBİRLİKÇİLERİNDEN ÜLKEYİ KURTARMAKTIR. BU, “MİLLİ GÜÇLERİN” ANA ve ASLÎ GÖREVİDİR. DİĞER TÜM HEDEFLER İKİNCİLDİR! O HALDE NE YAPIP EDİP BU AMACIN GERÇEKLEŞMESİNİ SAĞLAMAK GEREKİR.

Yani yukarıda da açıklandığı üzere bugün  sömürgeci bir zihniyetin işbirlikçi kadrolarının gasp ettiği ülkemizde “MİLLİ” kuvvetlerin birleşip bu hainleri sür’atle izale etmesi ve cezalandırması gerekmez mi? İlk ve en önemli hedef, vatanın bütünlüğünün korunması değil midir? En çok MHP’liler “Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır” klişesini dillerine pelesenk etmemiş midir?

Vatan bütünlüğünün korunması, milli olduğu düşünülen kadroların “ARALARINDAKİ DÜŞÜNCE ve GÖRÜŞ AYRILIKLARINI BİR SÜRELİĞİNE DE OLSA BİR KENARA BIRAKIP BELİRLEDİKLERİ ANA HEDEFLER ETRAFINDA BİRLEŞMESİNİ” gerektirir. MHP buna her zaman karşı çıkmıştır. Her zaman partisel hesaplar, milli menfaatlere tercih edilmiştir. Ve üstüne üstlük, sıkıştığı zamanlarda da emperyalist uşağı iktidar partisine destek olmaktan çekinmemiş ve bunu da hep “BİZİM BİR DÜŞÜNCE YAPIMIZ VAR, BUNA UYAN HER TÜRLÜ UYGULAMAYA DESTEK VERİRİZ” sözde dürüstlüğü ile perdelemiştir. Yani MHP, “BİZİM İLKELİ BİR DURUŞUMUZ VAR. BİZ OMURGALI BİR PARTİYİZ” kavramlarını her zaman AKP’nin yedek lastiği ya da koltuk değneği olmanın kamuflajı, paravanı olarak kullanmıştır ki, böyle bir davranış biçiminin tek bir adı vardır:

RİYAKÂRLIK!

meclis-baskanligi-seciminde-akpnin-guvencesi-mhpSiz, son tura kalındığında eğer AKP’nin adayının seçilmesini sağlayan bir hamle yaparsanız, o zaman sizin artık “MİLLİYETÇİ” ya da “MİLLİ” olma unvanınız seçmen nezdinde tehlikeye girmiş demektir. “NİÇİN BİZİM ADAYIMIZ EKMEL BEY’E DESTEK VERMEDİNİZ?” demek de yapılan desteğin bahanesidir, zira tarafınızca yok sayılan, flu görünen HDP’nin MHP adayına oy vermeyeceği aşikârdır. Ancak çıktığı her tv programında zorlamalı bahaneler ileri sürerek MHP’nin yaptığı bu aptalca hareketi aklamaya çalışan Metin ÖZKAN, kendi adaylarına AKP’lilerin de oy verebileceğini ve seçilme şansı olduğunu anlatmaktaydı; ancak bu kanımca çocukların bile inanmakta zorlanacakları bir safsatadan ibaretti. Ve eminim kendi de bu garabete inanmıyordu. Ayrıca hadi AKP’den Sayın Ekmeleddin İHSANOĞLU’na oy geldi diyelim; kaç oy geleceği, gelmesi muhtemel bu oyların Ekmel Bey’in seçilmesi için yeterli olup olmayacağı meçhul olduğuna göre, sen yine HDP’nin oylarına mahkûm ve mecbur kalmayacak mıydın?

O ZAMAN “HDP’NİN İÇİNDE OLDUĞU HİÇBİR OLUŞUMDA NE OLURSA OLSUN YER ALMAM” SÖZÜNÜZÜ NEREYE KOYACAKTINIZ?

SEN EĞER “MİLLİYETÇİ” UNVANINI HAK ETMEK İSTİYORSAN DİĞER TÜM KÜÇÜK HESAPLARI, KÜSKÜNLÜKLERİ, SANA YAPILAN HAKSIZLIKLARI DAHİ GÖRMEZDEN GELEREK, GEREĞİNİ YAPMALISIN!

page_ulkucu-yenicagda-bahceli-tepkisi-meclis-baskanligi-seciminde-sasirtti-cozum-surecinde-yumusadi_127787108Eğer MHP son turda blok halinde vatanın milletin bekasını, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini düşünüp kısır çıkar çekişmelerini, sen-ben kavgalarını, kibiri, gururu, “KÜÇÜK DAĞLARI BEN YARATTIM” edasını bir kenara bırakabilseydi, bugün Baykal en az 261 oyla Meclis Başkanı olmuştu.

KİMİ SEÇERSİNİZ, BİR DÜŞÜNÜN HER ŞEYE RAĞMEN BAYKAL MI, ABD-AB MANDASINDAKİ İKTİDARIN KUKLASI YILMAZ MI? OLAYA BÖYLE BAKACAKSIN. SENİN “BANA NE, SEN BENİM ADAYIMI DESTEKLEMEDİN, BEN DE SENİNKİNİ DESTEKLEMEM” ŞIMARIKLIĞINDA VER BENİM MİSKETLERİMİ DEMEYE ASLA VE KAT’A HAKKIN YOK KARDEŞİM! O ZAMAN ÇIKAR PARTİNDEKİ “MİLLİYETÇİ” SIFATINI!!!

SİZ SEÇİM MEYDANLARINDA YIRTINA YIRTINA VAAT ETTİĞİNİZ “17-25 ARALIK SOYGUNLARININ FAİLLERİNİN GERÇEK BİR ADLÎ YARGILAMA MEKANİZMASI KARŞISINA ÇIKARILIP YENİDEN YARGILANMALARINI” İSMET YILMAZ’LA MI YOKSA BAYKAL’LA MI DAHA KOLAY GERÇEKLEŞTİRİLEBİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

“Biz oyunu bozduk, Baykal Erdoğan’ın, Yılmaz da AKP’nin adayıydı. Biz o nedenle AKP’nin adayını seçtirdik” güdüklüğünü uydurup, yaptığı çocukluğu haklı göstermeye çalışan MHP’nin bu siyasi manevrasında inanın savunabileceği hiçbir mantıklı yön yoktur. Bu cümle tamamen kendilerini aklamaya çalışmak için can havliyle üretilen içi boş, kof bir argümandır ve inandırıcılıktan yoksundur. Hiçbir uzak görüsü olmayan, ileri görüşü sıfır, mızıkçı ve anlaşma kültüründen yoksun bir parti başkanının her dediğini harfiyen yapan MHP’liler de ilginçtir, kendilerine dikte edilenleri sorgusuz sualsiz yerine getiren ve kendilerine ait fikirleri olmayan robotlardan müteşekkil bir parti görünümü vermiştir.

Aslında MHP, son turda Baykal’a oy verip, onu Meclis Başkanı seçtirerek, bu durumdan ilerde yapılacak seçimlerde önemli bir avantaj da kazanabilirdi, ama nerede onlarda böyle strateji geliştirecek kafa yapısı! Baksanıza her gördükleri sakallıyı dedeleri sanan cahil sürü Çinli diye Korelilere saldırmış, güler misin ağlar mısın!!!

Baykal’ın seçilmesinden sonra Sayın Bahçeli basın karşısına çıkıp: “Bize siyasi bir nezaketsizlik yapılmış ve fikrimiz bile sorulmadan Sayın Baykal’ın adı açıklanmıştır. Biz buna karşın sonuna kadar kendi adayımızı destekleyebilir ve son turda da boş oy atabilirdik. Ancak bu AKP’ye yarayacağı için, sorumluluk sahibi bir parti olarak ülkemizin çıkarlarını düşünüp bu önemli makamın muhalefette kalması lehinde oy kullandık” mealinde bir demeç verseydi, seçmen nezdindeki saygınlıklarının ve yapılacak ilk genel seçimlerde oylarının nasıl artacağını bir düşünün…

meclis-baskanligi-secimi-sonrasi-mhpden-sert-aciklamaBaykal eğer Erdoğan’ın adamıysa, Yılmaz da Erdoğan’ın uşağıdır. Siz “adamı” yerine “uşağını” seçtirdiniz. CHP’nin yaptığı siyasi nezaketsizlik en fazla “HIYARLIK” olarak addedilebilirken, sizin yaptığınız doğrudan “HIYANET” olarak değerlendirilebilir. Bir de bu açıdan bakın.

Son söz: MHP 13 yıllık AKP iktidarı döneminde izlediği politikalarla, tamamen AKP’nin güdümünde bir stepne olduğunu, özellikle şu son Meclis Başkanlığı seçimindeki tutumuyla kanıtlamıştır!

 

Uğur GÖRGÜLÜ

8 Temmuz 2015 – Erciş