İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener bugün hiç kimsenin beklemediği bir anda zehir zemberek açıklamalar yaparak, binbir emekle kurulmuş, bir yıl içinde müthiş bir yol katetmiş “Altılı Masa”yı deyim yerindeyse dağıttı. Dağıtmakla da kalmadı üstüne bir de tekmeyi bastı.

Bakın dün altı partinin imzaladığı ortak bildiride ne deniyor:

“Millet İttifakını oluşturan siyasi partilerin genel başkanları olarak 28. Dönem TBMM ve 13. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak Cumhurbaşkanı adayımız ve geçiş süreci yol haritası konusunda ortak bir anlayışa ulaşmış bulunuyoruz. Genel başkanların partilerinin yetkili kurullarını bilgilendirmeleri sonrası nihai açıklamayı 6 Mart 2023 tarihinde kamuoyu ile paylaşmak üzere Saadet Partisi’nin ev sahipliğinde tekrar bir araya geleceğiz. Kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.”

Dün imzaladığın ortak bildiri orada dururken, bir günden az bir süre içinde ne değişti ki gemileri yaktın ve kurucusu olduğun masayı yıkarak, Cumhur İttifakı’nın ekmeğine yağ sürdün?

İki yıldır oy oranları %1 ile %5 arasında değişen küçük partilerle aynı masa çevresinde eşit şartlar altında toplanıyorsun, şimdi mi onlarla eşit oy hakkına sahip olmanın adaletsizlik olduğunu idrak ettin?

Sıtma ve ölüm… Sıtma Kemal Kılıçdaroğlu mu? Onu sıtma olarak görüyorsan iki yıldır neden birliktesin?

Çevremdeki arkadaşlarım hep dediler ama ben yeşerttiğim umutlarımı kırmamak için onlara inanmak istemedim: “Bunlar MHP’li kardeşim, bunlar soldan gelen birine oy moy vermeeeeez! Elleri titrer. Bunlara kendileri gibi adamlar lâzım. Yani din simsarlığı yapan, kaypak, bugün böyle yarın öyle konuşan ikiyüzlü tipler makbûldür bunlar nezdinde…”

Süleyman Soylu bir kaç yıl önce bir mitinginde mealen şöyle söylemişti: “Bu kadın ilk olarak DYP’deydi. Önce Tansu Hanım’ı sattı. Kuruluş aşamasında Erdoğan’a yanaştı. Sonra bıraktı. MHP’ye geçti, Bahçeli’ye de kazık attı. Bu gidişle altılı masayı da dağıtması an meselesi.” Ne kadar da haklıymış…

Şu zehir saçan cümlelere bir bakın. Fikir ayrılığı tabi ki olabilir ancak ifade etme TARZI BÖYLE Mİ OLMALIYDI:

“Geldiğimiz noktada İYİ Parti kıskaca alınmış, dayatmaya mecbur bırakılmış…” Sana ne dayatıldı ey AKşener! O masadan cumhurbaşkanı adayı çıkacak demediniz mi? Sen CB adayı olmayacağını baştan belirttin. Geriye kim kaldı? Gültekin Uysal mı? Temel Karamollaoğlu mu? Yahu, bu masayı beraber kurduğunuz Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başka mantıkî kim var cumhurbaşkanı adayı olarak?

“Ancak ne bir “Kumar masasında” ne de bir “Noter Masasında” olmayacağız.” Bu ne demek Allahınızı severseniz? Bu ne terbiyesizce bir yaklaşım. Sen kendini bir kumar masasında görüyorsan, ya da noter gibi hissediyorsan o tamamen senin sorunun Sayın AKşener!

İYİ Parti, kişisel ikbal hesapları için üretilmiş DEVŞİRME bir siyasetin hınk deyicisi olmayacaktır.” Vay be! Yahu bu ne kin, bu ne nefret duygusu böyle. Çok değil 5 ya da 6 ay önce Kocaeli’de sana seçimlere girebilmen için 15 milletvekili verdiği için: “Kendisine herhalde ölünceye kadar şükran duyacağım. Ben sülaleme Sayın Kılıçdaroğlu’nu çocuklarıyla birlikte vasiyet ettim. Siz sahip çıkamazsanız, başlarına bir şey gelirse bendedir.” diyerek minnettarlığını belirttiğin Sayın Kılıçdaroğlu ne zaman “SITMA” ne zaman “DEVŞİRME” bir siyasetin temsilcisi oluverdi? Bu nasıl bir döneklik, nasıl bir U dönüşü çizmektir?

Sen değil miydin “Altılı Masayı devirmem, milletime ihanet etmem” diyen? Seni ihanet noktasına ne getirdi Sayın AKşener? Sayın cumhurbaşkanından ne gibi güvenceler aldın da, milletine hiç düşünmeden İHANET edebiliyorsun ?

CHP Genel Başkanı’na CB adaylığı için karşı çıkıyorsun ama aynı partinin iki belediye başkanına çağrı yaparak milletin onları göreve çağırdıklarından dem vuruyorsun. Bu ne cür’ettir? Siz kim olduğunuzu zannediyorsunuz Sayın AKşener? Bir parti genel başkanının bir başka partiden CB adayı belirlemesi, üstelik basın önünde onlara çağrı yapması siyasi etik kurallarına ne kadar uyuyor?

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş böyle bir adaylığa sıcak bakmıyorlar. Şimdi ne yapacaksın Sayın AKşener? Daha önce söylediğini görmezden gelip, “Ben CB adayıyım” mı diyeceksin? O zaman senin ve partinin oyu çok büyük bir ihtimalle baraj altında kalacaktır, bu da RTE ve AKAPE’nin işine yarayacaktır. Sayende belki de RTE ilk turda seçilecektir. Yoksa senin baştan beri gerçek niyetin bu muydu?

Ben Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu “Koordinatör Cumhurbaşkanı” görevini lâyıkıyla yapacağına yüzde yüz eminim. Vatandaş sanıyor ki, bu seçimlerle yeni bir RTE seçilecek. HAYIR! Altılı Masa, kaç defa açıkladı. Cumhurbaşkanının sınırsız yetkileri, ilk başlarda gerekli düzenlemeleri yapabilmek için bir dönem kullanılacak ve bu dönem sona erdiğinde parlamenter sisteme geçilecek. Yani bir, belki de iki yıllık bir süre sonucunda seçilen cumhurbaşkanı, tıpkı Ahmet Necdet SEZER gibi, tıpkı Süleyman DEMİREL gibi sınırlı yetkileri olan ve devleti temsil eden sembolik bir yapıya dönüşecek. Şimdi böyle bir yapı için önlerinde çok parlak bir siyasal gelecek olan Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş gibi iki değer harcanır mı?

Bunu maalesef hiçbir siyasi parti lideri vatandaşa açıkça anlatmıyor!

Gelelim madalyonun öteki yüzüne: Bu görevi Kemal Kılıçdaroğlu layıkıyla yerine getirir getirmesine de, eğer toplumda bir takım dini hassasiyetler ya da başka nedenlerden dolayı onun ismine karşı bazı önyargılar varsa, yani seçimde Millet İttifakı’nın adayının seçilmesinde en ufak bir risk varsa, o zaman ben Kemal Bey’den şu feraseti beklerdim: “Sayın altılı masa genel başkanları, beni bu göreve layık gördüğünüz için çok teşekkür ederim. Ancak, bu seçim olmak ya da olmamak seçimidir. Demokrasi ya da otokrasi seçimidir. Cumhuriyet mi şeriat mı seçimidir. O nedenle riske giremeyiz. Eğer benim ismimde en küçük bir şüphe varsa, ben asla aday olmam.”

Ama Sayın Kılıçdaroğlu da, illâ ki ben CB olacağım diye tutturuyor. Ondan beklenen, kazanması garanti görünen bir adayı desteklemesiydi, yapmadı. Bence o da RTE’nin ve AKAPE’nin ekmeğine yağ sürüyor.

 

Meral AKşener, bence riskli bir blöf yaptı. Masadan ayrılırsa ne yapacak, nereye gidecek? Tek başına hareket etmesinin ne anlamı var? Nihayetinde hepsini toplasan %15 bir oyu var -ki o oyun yarısı da bu hareketinden sonra artık sana oy vermeyecektir- bu oranla kendin aday olsan seçilemeyeceğin kesin. O zaman diğer küçük partilerin kurduğu ittifaka mı eklemlenecek yoksa  Cumhur İttifakına mı? İlkinin de hiçbir anlamı yok, diğeri ise siyasi intihar olur. O halde, başka çözüm önerileriyle geri döneceğine kesin gözüyle bakıyorum.

Umarım yukarıda söylediğim gerçekleşir. Aksi taktirde bizler yine kaderimiz olan umutlarımızın bir anda yok olması ve her seçim sonrası alıştığımız çaresizlik, hayalkırıklığı ve sahipsiz kalma duygularıyla bir kez daha baş başa kalacağız anlaşılan..

 

Uğur GÖRGÜLÜ

04 Mart 2023 – Antalya