Ebussuud Efendi (1490-1574)

Osmanlıyı 1299 yılında Oğuz Türklerinin Kayı Boyu kurmuştur. Osmanlı imparatorluğu;

 

– 1299 da kurulmuş, 1579’a kadar 3 asır YÜKSELMİŞ…

 

– 1579’dan 1699’a kadar 1 Asır DURAKLAMIŞ.

 

– 1699’dan 1919’a kadar GERİLEMİŞ VE YIKILMIŞTIR.

 

Gerçekte iki farklı Osmanlı vardı;

– Halifeliğe kadar olan Osmanlı… (1299-1517) Nam-ı diğer Türk İmparatorluğu

– 1517 tarihinde Halifeliğin alınmasından sonraki Araplaşan Osmanlı İmparatorluğumuz… Ve Araplaştıkça daha çok batan koca Osmanlı İmparatorluğumuz…

 

Aslında Türkler için her şey güzel gidiyordu…

Ta ki Halifelik sevdasına düşülene kadar…

O günkü şartlarda halifeliği olmazsa olmaz gören Yavuz Sultan Selim ile akıl hocası Şeyh İdris-i Bitlis-i ve diğerleri Memlûkluların elinden Abbasi halifeliğini almak için Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını tertip ederler…

Bu savaşların sonunda, kılıç zoruyla artık halifelik Türklerdedir. (1517)

Ama çok büyük bir sorun çıkar, çünkü Arap dünyası halifeliğin kendilerinden alınmasına şiddetle karşı çıkar ve Türk halifeye biat etmek istemezler…

İşte bu sorunu çözmek, Arapları, Türk halifeye bağlamak için Arapların da kabul edeceği bir orta yol bulunur.

Bu yol Mısır’dan ve Arap diyarlarından seçilecek iki bin civarında ulemanın, mollanın, Ebussuud Efendilerin İstanbul’a davet edilerek, para, mal, mülk, arazi de verilerek kalıcı olarak yerleşmeleri sağlanır…

İmparatorluğu Araplaştırmak, diğer bir deyişle; Türk İslam’ının terk edilerek, Arap İslam’ına doğru evrilmesini sağlamak konusunda anlaşırlar.

 

Bu projeyi Araplar da destekleyince proje hayata geçer ve maalesef bundan sonra artık imparatorlukta “bugün de kısmen olduğu gibi” Türk kelimesi yasaklanır, “Türk’üm!”, “Türkmen’im!” diyen Kızılbaş diye aşağılanır, dışlanır, kafası kesilir.

Bu dönem sadece Kuyucu Murat Paşanın “Türk’üm!”, “Türkmen’im!” dedikleri için kafasını kestirip, kuyulara doldurduğu insan sayısı 158 bindir.

Maalesef Osmanlının son 350 yılı ilk 250 yılın aksine, Türklere zulümle geçer, sıkı bir Arap tandanslı mezhepçilik kurulur…

1603 yılına gelindiğinde artık Ehl-i Beyt Türk Tekkeleri yasaklanır, kapatılır; yerine Halidî, Nakşî, Kürdî Tekkeler kurulur.

Yine bu dönem Kürtlere sayısız imtiyazlar verilir,

1839 birinci Tanzimat Fermanına kadar Kürtler askerlikten bile muaf tutulurlar. (Kürtlere Şah İsmail diyeti ödenir…)

Yine bu dönem Türkler, saraydan, ordudan ve müesses nizamdan tasfiye edilirler…

Türklerin askeri ve siyasi gücünü kırmak için bu Arap mollaların fetvalarıyla, serdengeçti birlikleri sadece Türklerden oluşturulur ve en ön safta savaştırılır, böylece kırdırılırlar, ganimet bile toplatmazlar…

Ganimeti de saraylardaki ‘Kavm-i necip ilân edilen’ Arap mollalar ile iş birliği yapan yeniçeriler kendi aralarında paylaşırlar…

Ordudan, saraydan ve müesses nizamdan yavaş yavaş tasfiye edilen, kafası kesilen, sürgün edilen ‘Etrak bî idrak’ Türklerin bir kısmı bu mollalara kızar ve canını kurtarmak için de Kürtleşmeyi ana stratejik hedef olarak seçerler.

Şimdi açıkça şu soru sorulmalıdır:

1299’dan 1683 Viyana bozgununa kadar tüm savaşları kazanan bir Türk imparatorluğu (Osmanlı) varken; neden son 250 yılda girdiği tüm savaşları kaybedip, bir de Kurtuluş savaşı yapmak zorunda kalmıştır?

Osmanlı bu dönemde; yani yaklaşık son 250 sene, 1683 Viyana bozgunundan, nihayet 1922’de Ankara, Haymana Ovası’nda yapılan Sakarya Savaşını kazanana kadar tüm savaşları kaybetmiştir.

Acaba; Halifelik ve akabinde yürütülen Türk düşmanı, Arap tipi mezhepçi politikalara dönülmeseydi; koca bir imparatorluk batar mıydı?

Ve yine; Yunus Emre’lerin, Hacı Bektaş’ların, Seyit Gazi’lerin, Ahmet Yesevi’lerin İslam’ı, İslam değil miydi?

Osmanlıyı kuran Şeyh Edebali’lerin İslam’ı, Akşemseddin’lerin İslam’ı İslam değil miydi de, Ebussuud’lara teslim edip batırdık koca imparatorluğu…

 

Bugün de aynı sürecin devam etmesi tarihten hiç ders almadığımızı göstermektedir.

 

Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi der ki:

“Din bir seçimdir, ama Türklük kaderdir!”

İşte bu yüzden “Arap sevici, mezhepçi” değil, Cumhuriyetçiyiz, Türküz, Atatürkçüyüz…

 

-Yazarı Belli Olmayan Bir Yazı-

Khashuri – Gürcistan

18 Ocak 2024