untitledBu yazımda bir fıkra anlatacağım sizlere. Böyle bir karar aldım. Çok ciddi ve siyasal içerikli yazılar yazan biri olarak kendimi biraz garip hissediyorum ama gördüğüm, üslubumun giderek tek yönlü bir hâl alması ve bu da beni korkutmaya başladı. Hani hayatı boyunca aptal bir gülümsemeyle sırıtarak “Şaban” rolünden başka hiçbir şey üretmeden büyük sanatçı payesine erişmiş Kemal SUNAL gibi olmak istemiyorum. Beynime üşüşen sözcükleri, tümceleri illâ ki büyük üstatlar İlhan SELÇUK veya Bekir COŞKUN gibi işlemeden de siyasallık mecrasına sokabileceğimi düşünüyorum.

Fıkrayı nereden duydum, kim ne zaman anlattı, ya da bana e-postayla mı geldi doğrusu anımsayamıyorum. O nedenle aklımda kaldığı kadarıyla irticalen yazacağım. Biraz da süsleyerek tabi…

Bu fıkrayı ne zaman hatırlasam nedense 60 yıldan beri nasıl kandırıldığımız gelir aklıma. 60 yıldır, adları değişse de aynı zihniyetin iktidarda olduğunu söylemişti bir yazısında Bekir COŞKUN. Ne kadar da doğru. Türk Halkı yıllarca nasıl da bir ona bir ötekine yöneldi bu sürede bir düşünsenize… Nasıl da kandı parlak vaatlere, nurlu ufuklara, iki anahtara, pembe tablolara…Tam umudu yittiğinde bir başkası sürüldü piyasaya, hepsi umut saçtı, yoksulluk bitecek dedi, gelecek günler ümit dolu dedi…Türk Halkı seçimden seçime hatırlandığını görmeden her seferinde bir başkasına sarıldı, sonra bir başkasına, bir başkasına…

Ama yazgısı hiç değişmedi. O hep yoksul, ezik, cahil kalırken sırtında taşıdıkları semirdikçe semirdi. Yıllarca yoksulluğunun, cahilliğinin nedenini hiç anlayamadı güzel Türkiye’min güzel insanları… Düşünemedi, araştıramadı, okuyamadı… Onun yerine hep başkaları düşündü, hep başkaları karar verdi. Tatlı dilli umut tacirleri hep kandırdı onu…Zaman zaman kafasını kaldırdığında, yeter artık bu eziyet diye diklendiğinde de darbelerle çöktürüldü dizlerinin üzerine; din afyonuyla uyutuldu, magazin basınının futbol holiganlığı ile flört ettiği sahte bir dünyanın parlak yaldızlı ama kof ve sığ yüzeyselliğinde gerçeği hiç göremedi…

Neyse biz fıkramıza dönelim. Belki sizlerde aynı duyguları uyandırmayabilir ama olur a, benim bakış açımdan bakan birileri Nada’nın güneş gözlüğünü takmayı akıl edebilir…kimbilir !

3 yakın arkadaş bir kazada hayata veda edip, öte tarafta sorgu meleğinin karşısına geçerler. Kara bir sis bulutu içinde, büyük tahta bir masanın arkasında kalın defterleri inceleyen melek, asık suratıyla birinci adamı çağırır:

– Günahlar, sevaplar,günahlar, sevaplar… her şey kayıtlı burada. Ben senden duymak istiyorum. Hayatında karını hiç aldattın mı? Adam son derece kendinden emin yanıtlar soruyu:
– Hayır efendim, asla, o benim hayatımın aşkıydı. Değil aldatmak başka kadınlara yan gözle bile bakmadım. Her zaman iyi bir eş, iyi bir baba oldum.
– Evet evet, tamam tamam…Defterde de böyle diyor. Tebrikler. Kapının önünde büyük bir limuzin var. O senin, git ve Cennet’in tadını çıkar.

Sıra 2. adamdadır. Melek kafasını önündeki kalın, siyah ve tozlu defterlerden kaldırmadan işaret parmağıyla adamı çağırır:

– Aynı soru, sen hiç aldattın mı?

Adam ezile büzüle:

– Sadece bir kez yüce efendim, ne yapayım, kadın çok tahrik etti beni… der titreyen sesiyle…
– Pekiii, bir bakalım deftere, evet doğru söylüyorsun. Bir kez olmuş. Neyse hattı zatında fena adam değilsin. Kapının önünde lüks bir Mercedes var. Al onu ve doğru Cennet’e git…

imagesCASE02I7
Son adam meleğin çağırmasına fırsat vermeden masanın önüne gelmiştir bile. Kendinden emin tavırları meleği biraz sinirlendirmektedir ama melek kendine hakimdir, çünkü o bir melektir:- Sen, der melek, hafifçe sinirli “sen hiç aldattın mı karını?”Adam sırıtarak yanıtlar kocaman ve gri kanatlarını ikide birde çırpan meleği:- Vallahi üstadım, ne yalan söyleyeyim, ben her önüme gelen kadınla yattım. Esmer, sarışın, genç, yaşlı, Çinli, zenci hiç fark etmedi benim için. Yani anlayacağın uçanla kaçan kurtuldu.
– Evet, çok çapkın olduğun burada da yazıyor. Ama esasında dürüst ve iyi bir adamsın ve ailene de iyi bakmışsın. Bu nedenle sen de Cennet’e gideceksin. Kapının önünde 64 model bir tosbağa Volkswagen var. O senin. Hadi yürü bakalım çapkın herif…3 arkadaşın Cennet’e girdiklerinin haftasında Volkswagen ve Mercedesli adamlar bir barın önünde park etmiş Limuzin’i farkedince bir haftadır göremedikleri arkadaşlarının hatırı sormak için bara girerler. Bir de ne görsünler, arkadaşları bir tabureye oturmuş ağlamaklı bir şekilde kadehleri birbiri ardına devirmekte.

– Hayrola mirim ne bu hal?
– Beni rahat bırakın.
– Ne oldu birader, bak Cennet’teyiz, ne istesek aklımızdan geçirmemiz kâfi..
– Karım ölmüş…
– Eee daha ne istiyorsun, o çok sevdiğin karın da buradaysa, kavuştunuz işte, mutlu olman gerekmiyor mu?
– Ama, ama…ağlamaya başlar bir anda adam “Ama kaykaya biniyordu” !!!

18 Ekim 2009 – Samsun