Bir güneş geldi kondu koluma
Sanırsın kırk yıllık uğrak yeri…
Küçük bir mutluluk kanat çırpıyordu kalbimde,
Sonbahar akşamlarının laciverdi dört bir yanda,
Saçlarımda bir Akdeniz yelinin pervasızlığı…
Kaç yıllık gözyaşlarım yumruklarımda saklı,
Umut serpelerken toprağın sinesine güneş,
Beynime üşüşen kelimeler bir şiir yaratıyor
Nasıl da zor seçebilmek onu sislerin arasından,
Birşeyleri eksik bırakmak korkusu sarmışken bağrımı…
Sımsıkı taşlar arasında bir hayat tutunmuştu o Arnavut kaldırımında
Ölüme kafa tutarcasına başkaldıran,
İnatla…
Ak pak kızlar neşeli yürürken üzerinde dikkatsiz
Nasıl da çaresizdi göğeren umut o kaldırım taşında…
Kolay mı sanıyorsun sen yalnızlığı ufalamayı,
Apansız bastıran hikâyelerin en tumturaklısında
Yok öyle yağma dedirtir adama şu yosun yeşili hayaller
Sinkaflı küfürler beynimde resmigeçitteyken
Nedendir bilinmez dilime vurdu işte bir hüzzam
Arkasında bir dolu yaşanmışlıklar…
Bir sevinç geldi kondu başıma,
Aydınlığa ulaşan pervanelerin heyecanıyla,
Tıpkı bir kürek mahkûmunun akşamı beklemesi ya da,
Aynaya attığın yumruğun acısını sonradan hissetmek gibi yakan acıtan,
Özlemek…
Delicesine, yanarcasına
Özlemek…
Prangalarından vâreste hüzün son sür’at,
Bir ok gibi emin, bir mızrak gibi keskin…
Ve akşam gaybın kollarında sönerken bir bilinmez ufukta,
Özlenmişlikler, bir çakıl taşı kadar beyaz,
Bir kor ateş kadar sıcak…
Yaşamın kalbinden gelip avuçlarıma bırakılan,
Yarımlar, yaşayamamış olmalar,
Bir koşu mesafesi kadar yakın, bir ömür kadar uzak…
Uğur GÖRGÜLÜ
23 Nisan 2015 – Erciş