imagesCASPDGHJTürkiye’nin aydınlıktan, çağdaşlıktan yana Kemalist ilkeleri benimsemiş, din istismarından medet ummayan tam bağımsızlıkçı cenahında bölünme tam gaz devam ediyor:

Rahşan Ecevit, DSP’nin artık Bülent Ecevit’in düşüncelerini yansıtmadığından söz ederek DSHP’yi kurdu ve bu yeni kurulan partinin başına kısa bir süreliğine gazeteci Hulki CEVİZOĞLU geçtiyse de şimdilerde emaneti asıl sahibine teslim etti. Seçimlerde bu yeni partinin ne yapacağını göreceğiz.

Gazeteci Tuncay ÖZKAN, Ergenekon sanığı olarak içerde tutulduğu sıralarda Yeni Parti’nin genel başkanı seçildi. Bu partinin kuruluşunda Mümtaz Soysal Hoca’nın Bağımsız Cumhuriyet Partisi adlı tabelâ partisinin katkısı çok olmuştu. Sonra ne oldu bilmiyorum bu 2 parti yine ayrı ayrı yollarına devam etme kararı aldılar. Neyi paylaşamadılar o bir muamma her zamanki gibi.

Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan Hür Parti adlı bir parti kurdu. Ancak genel seçimlerde CHP ile işbirliği yaptı, sonrasında da HYP ile bir araya geldi. Yaşar Okuyan  son olarak Yeni Parti ile birlikte görülmekteydi. Bir ara Kanalbiz’de program yapıyordu; ancak Kanalbiz’in kapanmasından sonra şimdilerde ne yapıyor bilemiyorum.

Osman Pamukoğlu 1993 yılında PKK terör örgütüne karşı son derece başarılı operasyonlar düzenleyen bir komutandı. Emekli olduktan bir süre sonra HEPAR’ı kurdu ve televizyonlardaki konuşmalarından anladığım kadarıyla halkın kendilerine tek başlarına iktidara getirecek kadar güvendiğini söylüyor.

Eski anayasa mahkemesi başkanı Yekta Güngör Özden ve Vural Savaş da parti kurma kervanına Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi’ni kurarak katılmışlardı. Ancak şimdilerde bu 2 eski hukukçumuz partilerinde değiller ve bu parti için de tabelâ partisi tanımlaması yapmak sanırım yanlış olmayacak…

Sadettin Tantan ANAP döneminin içişleri bakanlarından, bence vatansever bir insan. O da Yurt Partisi adlı bir partinin genel başkanı… Ama ben daha bu partinin girdiği seçimlerde ne bir başarı kazandığını gördüm ne de ses getiren herhangi bir etkinliğini…

AKP’de ne işi olduğunu hiçbir zaman anlayamadığım Abdüllatif ŞENER bildiğiniz gibi 2 yılı aşkın bir süre önce kurucusu olduğu bu partiden ayrıldı ve Türkiye Partisi adında yeni bir parti kurdu. AKP’ye karşı şiddetli eleştiriler yapmasına karşın onun ABD tarafından AKP yerine ikame edilecek yeni parti olduğu söyleniyor…

Listeye en son eklenen Şişli Belediye Başkanı Mustafa SARIGÜL. Türkiye Değişim Hareketi tüm Türkiye’de bir anda örgütleniverdi. Nereden buldular bu kadar parayı o bir muamma. Ancak, bu benim fikrim tabi ama, ben onun Fethullah GÜLEN tarafından vatansever cenah içine sokulmaya çalışılan bir Truva atı olduğu düşüncesindeyim.

Maoist çizgisini zaman içinde değiştirip şimdilerde kalpaklı bir Kemalist olan Doğu Perinçek’in İşçi Partisi de bugüne dek girdiği tüm genel seçimlerde tıpkı Yurt Partisi gibi %1’i bile bulamayan oylar aldı.

Tabi bu arada CHP ve MHP gibi kitle partilerini de anmak gerek. 12 Eylül 1980 öncesinin düşman kardeşlerinin bugün neredeyse aynı çizgiye gelmesi çoğumuza çok büyük bir çelişki gibi gelebilir. Ancak, 12 Eylül öncesi emperyalist güçlerin oyunu sağ-sol ayrımcılığı üzerine yoğunlaşmışken, 2000’lerde temel yapısı aynı kalan bu ayrışımcı politika etnik ve siyasal 2 eksene yayılmıştı. Türk-Kürt ve Laik-Antilaik bölünmesi. 1980 öncesi CHP solda, MHP de sağ kulvarda siyaset yapan partiler olarak yaftalandığından o zamanki yapıya göre birbirine düşman bu partiler, ayrımcılık nedenleri başka alanlara kaydırılınca ister istemez Atatürk ilkelerinin çevresinde birleştiler ve Amerikan emperyalizminin maşası AKP’ye karşı aynı cephede yer aldılar.

AKP’nin ağbabası MNP-MSP-RP-FP çizgisindeki İslam sömürgenlerinin en sonuncusu SP ve Amerikan emperyalizminin Türkiye’de yerleşiklik kazanmasının baş sorumlusu DP’nin de şimdilerde AKP karşıtı olmaları, onların da yukarıda saydığımız partilerle aynı cephede yer almasına yol açıyor ama nedense benim içime özellikle SP’li dinciler hiç sinmiyor…Kendimi bu parti temsilcileriyle yan yana düşünemiyorum bile. Tabi ülkenin sanayileşmesini, ekonomimizin bağımsızlaşmasını izledikleri Amerikancı politikalarla yok eden, dışa bağımlılaştıran DP ile de…

Terör örgütü PKK’ya terör örgütü diyemeyen SHP, ÖDP, TKP gibi partileri, AKP’ye karşı politikalarına rağmen bu kategoride değerlendirmek benim açımdan mümkün değil; zira bölücü başı apo ile birlikte hareket eden, onlara sempati ile bakan hatta önceki kötü tecrübeye karşın hâlâ PKK’nın legal uzantısı parti ile seçim işbirliği yapan bu partilerin tam bağımsızlıktan yana milli politikalar üreteceklerini düşünmek sanırım biraz fazla hayalcilik olacaktır.

Şimdi gelelim toplumun kanaat önderlerine:

Erdal Sarızeybek,  kurduğu düşünce kulübü vasıtasıyla kendisini ekrana çıkarma cesareti gösteren tv kanallarında, ya da yaptığı yurt gezilerinde fikirlerini insanlara anlatmaya çalışan bir başka asker. Bildiğim kadarıyla onun  ayrı bir parti kuracağına yönelik bir haber şimdilik gazetelere yansımış değil.

Nihat Genç  benim en sevdiğim yazarlardan biri. Gerçekleri onun kadar yalın ve öykülendirerek anlatan birini görmedim. O bir cesur yürek, o bir Karadeniz delikanlısı. O halkına aşık biri ve bulduğu her olanakta iktidara veryansın etmekte onun eline kimsenin su dökemeyeceğini düşünüyorum.

Süheyl Batum da önemli bir isim. Özellikle Atatürkçü duruşundan taviz vermeyen tarzı ve anayasa hukuku üzerindeki bilgisi ile Kemalist kesimin vazgeçilmezlerinden.

Bu listeyi uzatmak, başka örnekler vermek mümkün. Sanırım ne demek istediğim anlaşıldı.

Peki diğer cenaha bakalım, kimler var? Bir tek AKP…

Bu dağınıklığın, bölünmüşlüğün, parça pinçikliğin nedeni ne peki? Neden bu parti ve kişiler, hatta birçok sivil toplum örgütü tek çatı altında birleşip AKP’nin karşısında ciddi bir alternatif oluşturamıyorlar?

Ben nedenini söyleyeyim:

Küçük olsun benim olsun; Ben daha iyisini biliyorum, onlar hatalı; O bir zamanlar şöyle şöyle demişti; Küstüm ben liderime, bana ne ben de liderim aslında ben de parti kurarım….vs. İşte biz bu nedenle seçim zamanı elimizde mühür küçük odaya girdiğimizde hâlâ “Ya sevdiğim şu adam şu partide, ama şu da burada, ama onlar barajı geçemez, gönlüm elvermiyor ama yine şuna mı versem, yoksa şu yeni kurulan partiye mi” kararsızlığındayız. Bu adamların bencillikleri, kaprisleri, ben bilirimcilikleri, kaf dağındaki burunları nedeniyle yıllardır iktidar yüzü göremiyoruz.

Bu ayrımcılık, bu bölünmüşlük devam ettiği müddetçe de iktidar olma hevesimizi daha çoook ertelemek zorunda kalacağız.
12 Mayıs 2010 Samsun