Cumhuriyeti kuran kadroların ilk hedefi REAYA haline getirilmiş, sindirilmiş ve cahil bırakılmış insan topluluğunda MİLLİ BİR ŞUUR geliştirmek, ortak paydaya elemde ve sevinçte birlikte üzülen, birlikte sevinen bir ULUS’u koymaktı. Bunun için hurafeler dininin baskısını kırmak ve çağdaş bir eğitim gerekiyordu.
Cumhuriyet, ilerlemenin ve gelişmenin en önemli bileşeninin İNSANA YATIRIM olduğunun bilincindeydi.
Özgür düşünce eğitimle sağlanabilirdi.
Cumhuriyetin anlam ve önemi, neler kazandırdığı, çağdaş ancak bu toprakların ihtiyaçlarına göre eğitilmiş insan sayısının artmasıyla mümkündü.
Cumhuriyet, yol da yapıyordu, bina da, ancak aslî görevinin halkını hızla eğitmek olduğunu biliyordu.
Kalkınma, memleketi duble yol, gökdelen, rezidans, AVM ile doldurmakla sağlanamaz. Öyle olsaydı Dünya’nın en gelişmiş, en kalkınmış ülkesi DUBAI olurdu.
Bir ülkenin kalkınmışlığı eğitilmiş insan sayısı ve onların bilime, dünya kültürüne yaptıkları katkıyla ölçülür. ARGE’ye verdikleri önem ve icatlarıyla, insanlığa sundukları hizmetlerle anlaşılır. Cumhuriyet’in ilk 27 yılı bu anlamda Türkiye’nin en muhteşem atılımları yaptığı zaman dilimidir.
Halkını cehaletten kurtarma mücadelesini Türkiye 1953’de kapanan Köy Enstitüleriyle kaybetmiş, o günden sonra hız verilen İmam Hatip Liselerinin yapımıyla Ortaçağ karanlığına yönelmiştir.
Bir ülkedeki geri kalmışlığın en önemli göstergesi devasa yapılarıdır. Ormanlarının ırzına geçip her tarafa gökdelenler dikmeyi, “duble yol” yapmayı kalkınma zanneden zihniyet dikkat ediniz eğitime asla yatırım yapmaz. İlçelere bile üniversite binası dikmeyi eğitime yaptıkları hizmetler olarak ballandıra ballandıra anlatırlar ama içi boş binalar inşa etmek sadece yandaşları müteahhitlere para kazandırmak içindir. Çünkü binlerce sözde üniversite mezunu bugün ülkemizde işsiz güçsüz dolaşmaktadır. Çünkü yandaşlarına arpalık olarak yaptırdığı “üniversiteler” sadece cehalete ve eğitimsizliğe prim vermenin kamuflajı, göz boyama aracıdır o kadar!
VE TÜRKİYE’DE TÜBİTAK’IN ÖNEMLİ BİR MÜDÜRLÜĞÜNE HAYVANAT BAHÇESİNDEN ATAMA YAPILIYORSA, YANDAŞLIĞIN HANGİ BOYUTLARA GELDİĞİNİ ANLAMAKTA ZORLANMAZSINIZ SANIYORUM.
VE TÜBİTAK’IN BEĞENMEDİĞİ, ÖNEMSEMEDİĞİ PROJELERİYLE ABD’DE BİRİNCİLİK KAZANAN GENÇLERİMİZİN VARLIĞI, ASLÎ İŞİ “BİLİM” OLAN BİR KURUMDA BİLİME NE KADAR ÖNEM VERİLDİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
VE BİR İKTİDAR PARTİSİ YANDAŞI ALENEN “NAMAZ KILMAYANLARA İŞ VERMEYİN” ACAİPLİĞİNDE LAKIRDI EDEBİLİYORSA BU, TÜRKİYE’DE DİNCİLİĞİN HANGİ NOKTALARA GELDİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR ENDİŞESİNİ TAŞIYORUM.
İslâm’ın yüce kitabı Kur’an’ı rehber edindikleri iddiasındaki müşrikler yüce kitabın “İşi ehline veriniz” ayetini görmezden gelerek aslında DİNSİZ olduklarını kanıtlamaktadır.
DİNCİLİĞİ meslek edinmişlerin 1000 yıldan fazla bir zamandır halka dayattığı her alanda EĞİTİMSİZLİKTİR. DİNCİLİK, insanların cahil ve fakir olmasından nemalanır. O nedenle sahip olduğu sonsuz parasal kaynaklarını tek bir hedefe yönlendirir:
AYDINLANMANIN ÖNÜNÜ AÇACAK GERÇEK EĞİTİMLE SAVAŞMAK!
DİNCİLİĞİN en büyük düşmanı EĞİTİM ve EĞİTİLMİŞ İNSANDIR.
DİNCİLİK 1000 yıldır Kur’an mesajının insanlarla buluşmasını engellemektedir. Dinciliği meslek haline getirmiş müşriklerin halka dayattığı şudur:
- Kur’an’ı Arapça telaffuzuyla okuyacaksınız, Türkçe değil!
- Nasıl olacak bu, halkın çok büyük bir çoğunluğu Arapça bilmiyor ki!
- O zaman öğrenecek!
Arapçayı Kur’an’ı anlayacak, tercüme edecek düzeyde öğrenmek başka hiçbir işle uğraşmadan en az 20 yıllık bir eğitim gerektirmektedir. O iblis kazuratı bunun farkında değil mi? Bal gibi farkında! Ancak bilerek yokuşa sürüyor. Arapçasını okusun, “Telaffuz etsin”, sevap alacağı ümidiyle aldansın ve Kur’an’ın içinde ne var öğrenmesin! İşte aşağılık plân bu!
Dininin esaslarını öğrenmek isteyen adamcağız ümitsizlik içinde soruyor:
- Arapçayı öğrenmem çok zor. Peki, ben dinimi nasıl öğreneceğim?
- Sâlih âlimlerden, güvenilir âlimlerden, ulemadan, sünnete saygılı âlimlerden öğreneceksin.
- Kim bunlar?
- Biziz!!!
Sünnet dediği de Arap fistanı, Arap takkesi, Arap örfü…
TEZGÂH BU!!!
1000 YILIN TEZGÂHI BU!!!
YÜCE ALLAH’A NASIL YALVARIYORUM BİLİYOR MUSUNUZ?
“ALLAH’IM BENİ CEHENNEM’E DE GÖNDERSEN; CENNET’E DE GÖNDERSEN NE OLURSUN BU YALANCI SOYSUZLARI NASIL CEZALANDIRIYORSUN BİR KEZ BANA GÖSTER DE ŞU YÜREĞİM BİRAZ SOĞUSUN”
604 sayfalık Kur’an’da, tek bir yerde “Kur’an’ı telaffuz ediniz” sözüne rastlayamazsınız. Kur’an, kendisinin “tedebbür edilmesini”, yani anlayarak okunmasını ister.
KUR’AN’IN SADECE ARAPÇA OKUNMASI GEREKTİĞİNİ, NAMAZLARDA SURELERİN TÜRKÇE OKUNAMAYACAĞINI İDDİA EDENLER DİN BİLGİNİ FALAN DEĞİL, İNSANLARI HURAFELERLE UYUTAN, KUR’AN’I BİR “TILSIM KİTABI” GİBİ GÖSTEREN ve MEZARLIKLARA HAPSEDEN ŞEREF YOKSUNU AŞAĞILIK MÜŞRİKLERDİR.
Kur’an’ın en büyük düşmanı zulümdür. 1000 yıldır insanların Kur’an ışığı ile aydınlanmasını engelleyenler Kur’an’ın en büyük düşmanıdır ve İSLÂM’ı inkâr eden DİNSİZLERDİR.
Bugün insanlığa ışık tutan bilim adamlarının varlığıyla DİNCİ ZULMÜ’nün beli kırılmıştır. Artık İslâm bunların tekelinden çıkmıştır. Ancak DİNCİ, elindeki gücü kaybetmemek için, bel altı vuruş dâhil, akla hayale gelmeyen her türlü pespaye yolu deneyecek, her türlü pisliği yapabilecek tıynettedir. Çok sıkıştıklarında Emevî’nin işine geldiği gibi uydurttuğu ve Cenab-ı Peygamber’e mal ettiği hezeyanları, “Hadis-i Şerif’te buyuruluyor ki” yalancılığı ile halka dayatmaktan ve haklı çıkmaya çalışmaktan hiç geri kalmazlar. Bu yalanlarını bir de “Sallallahû aleyhi ve sellem” sosuna bulayarak kutsallaştırıp karşılarındakini susturmayı denerler.
YERSENİZ TABİ!
DİNCİ’nin başındaki en büyük belâ bizatihi Kur’an’dır. Konuşmalarında Kur’an’dan tek kelime etmez. Neden? İŞİNE GELMEZ!
BU ÜLKEDE KUR’AN’DAN EN NASİPSİZ İNSANLAR DİNCİLERDİR.
Bırakın 600 yıllık Osmanlı’yı, şu son 50 yılı dikkate aldığımızda, benzin döküp diri diri insanları yakmaktan, camilerde namazı soygun aracı yapmaya kadar; yani Neronik Sivas katliamından, Denizfeneri soygunlarına, Mercümek talanlarından 17-25 Aralık hırsızlıklarına dek öbek öbek yığılan pisliklerin arkasında bir tane ATEİST, bir tane DEİST göremezsiniz. Bunların tamamı DİNCİLER tarafından kotarılmış rezilliklerdir.
Türkiye DİNCİLİĞİ bünyesinden kazıyıp atmadığı müddetçe karanlıktan aydınlığa çıkamaz. Hâlâ bir file erzağa oy sattığı sürece DİNCİLİK belâsından da asla kurtulamaz. Türk insanı öncelikle başkalarına kiraladığı aklını kullanmaya başlamalı, düşünmeli ve Kur’an mesajıyla artık tanışmalıdır.
Son
Not: Çağımızın en önemli düşünür ve bilim adamı Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ün çeşitli televizyon konuşmalarından ve kitaplarından derlenmiştir.
Uğur GÖRGÜLÜ
28 Şubat 2016 – Zugdidi (Gürcistan)