imagesAslında salim kafa düşündüğümde nesnel olarak gördüğüm şu: Türk Ulusunu da Türkçeyi de batıran, Türkleri dünyanın sevmediği bir ırk haline getiren, Emevi arabizminin bizlere zorla kabul ettirdiği sözde İslâm’dır. Bugün hıristiyan ya da başka dinlere mensup Türkler barış ve mutluluk içinde çağdaş toplumlar olarak yaşamlarını sürdürürken bizler yüzyıllardır gerici, yobaz, bağnaz bir bataklığın içinde debelenip duruyoruz.

Dilin de bu durumdan etkilenmemesi olanaksız. Daha önce de yazmıştım; Osmanlı, kendini Türk olarak görmeyen, tamamının anası yabancı bir hânedandır ve böyle bir hânedandan Türklük ya da Türkçe ile ilgili olumlu bir hamle beklemek abesle iştigaldir.

Aslını inkâr etmeyi bir marifet sayan Osmanlı’nın saray yazı dili olarak kullandığı Osmanlıca aslında Arapça, Farsça ve Türkçe’den harmanlanan özenti bir  jargondu. Yani, saray erkânı Türkçeyi aşağılık bir dil olarak gördüğü için onlar Arapça ve Farsça ile bezenmiş ağdalı bir Türkçe kullanıyordu. Bunun adı da Osmanlıca idi.

Sıradan halkın diliyse bizim bugün kullandığımız dile yakın bir Türkçeydi. Zaten saray edebiyatı ile Halk edebiyatını karşılaştırdığımızda ne demek istediğimiz açıkça anlaşılacaktır:

Yine bezm-i çemene lâle füruzan geldi,
Müjdeler gülşene kim vakt-i çeragân geldi
Bülbül aşüftelenüp bezme gazelhân geldi
Müjdeler gülşene kim vakt-i çeragân geldi

Bu dörtlük âruz vezniyle yazılmış ve Lale Devri şairi Nedim’e ait.

Bir de 1621-1707 yılları arasında yaşayan çağdaşı halk ozanı Aşık Ömer’in şu dörtlüğüne bakın:

Bugün ben bir güzel gördüm
Yeşiller giymiş ağ üzre
Aklımı başımdan aldı
Durabilmem ayağ üzre

Farkı gördünüz değil mi? Hangisini daha iyi anlayabiliyoruz? Şimdilerde Osmanlıcılık yapanlar; halktan oldukça kopuk yaşayan ve onları aşağılayan hatta asıp kesen, zevk-u safa alemlerinde kadınlarla, oğlanlarla aşne fişnede, işrete düşkün ve nev-i şahsına münhasır bu sapık azınlığı nasıl bizim atamız, ecdadımız olarak görür anlamak mümkün değil.

 

Osmanlı Hanedanı'nın Günümüz Temsilcileri

Osmanlı Hanedanı’nın Günümüz Temsilcileri

Neslişah Osmanoğlu

Neslişah Osmanoğlu

 

 

Ancak Osmanlı hanedanının günümüz temsilcileri ile bugün “Biz Osmanlıyız” diye ortalığa dökülmüş mürteci sürünün birbirine ne denli bir zıtlık oluşturduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Yani insanın “Tamam, Osmanlı hanedanı Neslişah Osmanoğlu gibi insanlarsa, hemen ülkenin başına geçebilirler” diyesi geliyor…

Bunlar da Osmanlı'yı geri isteyenler. Sormak lâzım hangi Osmanlı?

Bunlar da Osmanlı’yı geri isteyenler. Sormak lâzım hangi Osmanlı?

2176476-2176385-Adapazarinda-Osmanliyi-istiyoruz-yuruyusuNeyse, Osmanlı’nın son döneminde ortalama okuma yazma oranı %5 (kadınlarda binde 4) iken Yüce Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet ve harf devrimiyle birlikte bu oranın nasıl ivmelendiği hepinizin malumu. Ancak bu sefer de başka bir tehlike beliriyor ve aşağılık kompleksi sahibi bizim “padişahım çok yaşa” zihniyetindeki cahil cühela sürü, Osmanlının Türkçeye yaptığı muamelenin aynısını, bu sefer de kültürlü görünebilmek için dilimize önce Fransızca, sonrasında da İngilizce sözcükler sokuşturarak, yapıyor.

Bunun temelde Türkçeye gerekli gereksiz Arapça Farsça sözcük doldurmakla pek de bir farkı yok. O Osmanlı yüzündendir ki bugün Ortaasya’da yaygın bir biçimde kullanılan birçok Öztürkçe sözcük Anadolu lehçesinde unutulup gitmiş, yerine Arapça ya da Farsçası yerleşmiştir. Bu husus son zamanlarda dilimize soktuğumuz “performans, servis, start almak, konsensüs, konsept…vb” gibi aptal laflarla şekil değiştirerek aynen devam etmektedir.

“Efendim Türkçe ile bilim ve felsefe yapılamaz, çünkü yetersiz kalıyor” güdük mantığına saplanıp kalan Arapça, Farsça ve İngilizce hayranı komplekslilere de gereken yanıtı Oslo Üniversitesi Kültür Araştırmaları ve Şarkiyat Bölümü öğretim üyesi Norveçli Türkolog Prof. Dr. Bernt Brendemoen vermiş:

Prof. Dr. Bernt Brendemoen

Prof. Dr. Bernt Brendemoen

“Türkçe, yapısı oldukça mantıklı ve ifade gücü son derece yüksek olan bir dil. Bu sebeple dünya dili olabilecek potansiyele sahip.”

Sen hem kendi dilini küçümseyeceksin, hem gelişmesi için en küçük bir çaba göstermeyip aksine engelleyeceksin, sonra da “Türkçe yetersizdir” diyeceksin. Bunu bir yabancı yapsa anlarım da, bu topraklarda yetişmiş insanların böyle düşüncelere saplanıp kalmasını anlayamıyorum doğrusu. Umarım kendi dilini küçümseyen, yetersiz bulan dangalaklara Norveçli Profesörün yukarıdaki sözü kapak olmuştur.

bize_oz_turkce_yarasir_2014_10_27_0Bu arada yeri gelmişken, Yüce Önder Atatürk’ün Dil Devrimi’ni tamamen içselleştirmiş bir Türkçe sevdalısı, doğa aşığı ve aynı zamanda da orman mühendisi sevgili ağabeyim Tarık R. Konal’ın yeni yayınlanan betiği (kitabı) “Bize öz Türkçe Yaraşır”ı mutlaka okumanızı  öneririm.

 

Uğur GÖRGÜLÜ

26 Şubat 2015 – Erciş