ERHAN-~1Hangi maçtı ne zamandı tam hatırlamıyorum. Bilen varsa yazarsa çok sevinirim.

Bugün, şeytan tırnağı çıksa, kılı dönse 3 ay sahalardan uzak kalan, en ufak bir şarjda 3 takla atıp “sakatlanan” futbolcuların aksine 1980’lerde futbol oyununu meslek edinmiş gençlerin çok büyük bir çoğunluğu daha bir erkekti sanki…

Ben o zamanlar ne arka adalesi çeken, kası gerilen, ödem yapan ne de kası yırtılan birini hatırlıyorum. O dönemde de sakatlanan olurdu ama adam gibi sakatlanırdı sakatlanan.

Erhan Önal o hatırlayamadığım maçta işte öyle sakatlanmıştı. Sanıyorum kolunda ya kırık vardı ya da çatlak; yani bugün olsa acı içinde buruşmuş yüzüyle, sedyede koştura koştura hastaneye kaldırılacak denli ağır bir sakatlıktı.

Erhan Önal kenara alındı, bu arada maç devam ediyordu. Biraz sonra baktık ki Erhan Önal kolu kıpırdamayacak şekilde vücuduna sargılanmış halde maça dönmüştü. Sonradan öğreniyoruz ki, “Kolum kopsa bu maçı tamamlamak istiyorum hocam” demiş…

İşte o neslin futbolcuları, o nesil insanların genel özelliklerini taşıyorlardı. Para tabi ki önemliydi, tabi ki para kazanacaklardı. Hepsinin ailesi, karıları, çocukları vardı. Zaten kimin için çalışıyoruz ki… Çocuklarımız için, onlara iyi bir gelecek sağlamak için… Onlar da öyleydi… Ama bir farkları vardı. Onlar onurluydu, şerefliydi. Para bir yere kadardı, bir yere kadar önemliydi. Onlar için para amaç değil araçtı. Hayatını idame etmenin aracı… İş ahlâkı, işe olan saygı, görev bilinci daha bir önde gidiyordu.

GSL-OY~1Ben o maçın hangi maç olduğunu hatırlayamamamın nedenini çok düşündüm. Çünkü 1970’lerde, 80’lerde çoğu maçı skorlarıyla, golleri atan futbolcularıyla hatırlamama rağmen bu maçın GS ile kim arasında oynandığını ve kaç kaç bittiğini bir türlü hatırlayamıyordum. Sonra fark ettim ki Erhan Önal bu maçla ilgili her türlü detayın önüne geçmişti. Zihnim her şeyi geriye itmiş ve sadece Erhan Önal’ı o sargılı koluyla top oynarken berrak bir şekilde öne çıkartmıştı. Hepinizin böyle anıları vardır, bir düşünün. Aynı olayı aynı anda yaşayan 2 kişi yıllar sonra bir araya geldiğinde biri, o olaya ait bir ayrıntıyı çok net hatırlarken ötekisi bunu hiç anımsayamayabilir… Bu da öyle bir şeydi benim için.

Ben çok şanslı bir neslin ferdi olarak görüyorum kendimi. Çünkü Metin Oktay’ın son dönemleri dahil, Ogün Altıparmakları, Ziya Şengülleri, unutulmaz Muzaffer kaptanı, Uğur’u, Aydın’ı, Ayhan’ı, Tuncay’ı, Bülent’i, Tarık’ı, Yasin’i, Gökmen’i, İtalya fatihi Sabri’yi, Zekeriya’yı, kaptan İsmail’i, her yıl yılın sporcusu seçilen Cemil Turan’ı, füzeci Alparslan’ı, bu neslin son temsilcileri 87 kadrosunu ve en önemlisi Erhan Önal’ı izleyebildim. Onlarla statlarda aynı havayı soludum. Hiç tanımadığım Fenerbahçe taraftarlarıyla yan yana maç izledim. Gol attığımızda başıma bir şey gelir mi endişesi olmadan doyasıya sevindim. Yenilince centilmence o hiç tanımadığım Fenerbahçe taraftarını tebrik ettim. Çünkü bizler fanatik holiganlar değil futbolseverlerdik. Bu nedenle ben gerçekten çok şanslıydım…

Uğur GÖRGÜLÜ

19 Temmuz 2011 Samsun