they_liveJohn Carpenter 1988 yılında “THEY LIVE/WE ARE DEAD” adlı filmi yaptığında  kuşkusuz uzaylı işgaline karşı dünyamızı kurtarmaya çalışan bir kahramanın maceraları gibi basit bir “korku ve gerilim” kurgusunu hiç hedeflememişti.

Filmin ana teması “gerçeklik” aslında korku unsurunu oluşturmaktaydı. Tam bir “kara mizah” olan filmde, uyuşturulmuş ve sömürülen bireylerin sömürenlere karşı savaşması gerektiği ana düşüncesi, bir uzaylı-dünyalı savaşı görünümüyle sembolize edilmekteydi.

Filmin başkahramanı Nada, o ucuz güneş gözlüğünü taktığında rengârenk dünyayı siyah beyaz görmekteydi artık. Çevresindeki reklâm tabelalarının, dergi ve gazetelerin görünmeyen kısımlarında, “bilincin” bilinç dışı bir şekilde okuduğu, “uyu”, “otoriteye karşı çıkma”, “evlen ve üre”, “tv seyret”, “düşünme” , “itaat et”, “düzene karşı çıkma”, “tüket” gibi mesajlar vardı.

Top_10_zombie_Films_Worth_Your_Time-They-LiveGördüğü insanlar da değişmişti. İnsanların bir bölümünün (hakim sınıf, para babaları yani patronlar) yüzleri kuru kafa şeklindeydi. Ve bunlar, fark edildiklerini anladıklarında kollarındaki saatler vasıtasıyla bir anda yok olabilmekte ve kendilerini fark eden kişi de nasıl olduğunu bile anlayamadan azılı bir suçlu gibi polisler tarafından yaka paça tutuklanmaktaydı. (Bu saat ve fark edilenin “Bizi görebiliyor” deyip bir anda yok olabilmesi, hakim sermaye sınıfının oluşturduğu büyük tröstlerin maddi güçleri nedeniyle ne denli birbirlerine bağlı olduğunu, birbirlerini nasıl koruduğunu ve örgütsüz, dağınık, ekonomik zorluklar içinde bulunan orta sınıf üzerindeki yönlendiriciliğini ve faşizan baskıyı simgelemektedir.)

En can alıcı nokta ise paraların üzerindeki “Bu senin Tanrındır” gizli mesajıydı ve belki de, hani meşhur “Benim memurum işini bilir” köşe dönmeciliğine fikir babalığı etmişti.

Bütün bunlar nereden aklına geldi diye sorabilirsiniz.  Aslında çevremize baktığımızda sizler de kendinizi yalnız ve uyuşturulmuş gibi hissetmiyor musunuz? 50 yıldır uygulanan cahilleştirme ve depolitize etme siyasetinin oluşturduğu, 3-5 kg erzağa, kömüre oyunu satan, düşünmeyen, araştırmayan, din-futbol-magazin afyonlarıyla düzeni sorgulaması adeta engellenen ezici çoğunluğu görmüyor musunuz?

Özellikle 2002 yılından beri gittikçe hızlanan bir ivmeyle din devleti olma yolunda ilerlerken, anayasadaki “sosyal devlet” olma hasletini, 8 milyon aileye kömür ve erzak dağıtmak, fakir fukara garip gurebayı sadakaya bağlamak olarak anlayan AKP hükümetinin aslî amacını, yani şeriat devletine geçişi bu yardımlarla maskelediğini düşünmüyor musunuz?

imagesTR51O4J1Ben o güneş gözlüklerinden bir tane edindim ve taktığımda emperyalizme kul köle olan, ülkemi sömürgeleştiren, varını yoğunu satıp savan, pembe ekonomik tablolarla göz boyayıp, gerçekleri, rakam oyunlarıyla vatandaştan saklayan, cumhuriyetin tüm kazanımlarını bir bir yok eden ABD ve AB’nin işbirlikçilerinin çirkin suratlarını açık seçik görebiliyorum.

Umarım Türk Halkı, Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yeryüzünden silinmeden o gözlüklerin farkına varır ve takmayı akıl edebilir…

 

Uğur GÖRGÜLÜ

10 Ekim 2009 Antalya