Tarihsel süreçler boyunca yönetim biçimleri tarafsız gözle incelendiğinde görülecektir ki, “FAŞİZM”, kendisine en uygun arkadaş olarak her zaman “EMPERYALİZM”i seçmiştir. Emperyalizmin amacı, güdebileceği cahil ve fakir kitleleri oluşturmaktır. Bu hedefi yakalayabilmenin en garanti yolu da devreye DEMOKRASİ’yi sokmaktır.
Demokrasinin tarih sahnesine çıktığı ilk dönemlerden beri, perde arkasında emperyalizmin olduğu güç ve din savaşlarında özgürlük ve demokrasiye kavuşacakları umuduyla birbirlerini kıyasıya öldüren cahil ve fakir halk kitlelerine rastlanır. Oysa çok iyi bilinen bir gerçektir ki, Batı, Türkiye’nin de bulunduğu bu coğrafyada asla gerçek bir demokrasi istemez. Batı emperyalizmi yıllardır, demokrasi sosuyla allayıp pullayarak gerçekte halkın cahil ve fakirliği esasına dayalı bir “kabile yönetimini,” yani aslında kendilerinin besleyip semirttikleri, iplerini ellerinde rahatlıkla tutabilecekleri kukla diktatörler yönetiminde baskıcı ve korku esaslı bir cunta rejimini dayatmaktadır. Bunun tek nedeni batının bu coğrafyanın doğal kaynaklarına karşı duyduğu doymak bilmez iştahıdır.
Sömürgeci zihniyetin yıllardır uygulayageldiği ve hiç eskimeyen taktiklerini yeşertecekleri zemini onlara “TEMSİLİ DEMOKRASİ” adlı garabet fazlasıyla verir. Hele “SOSYAL DEMOKRASİ” denen sözde ilerici, insancıl, çoğulcu, katılımcı ve çağdaş yönetim tarzı ise emperyalizmin en sadık hizmetkârıdır. Dikkat ediniz; ırkî ve mezhepsel farklılıkların alabildiğine kaşındığı bölgeler, petrol ve su kaynaklarının en yoğun olduğu topraklardır ve buralarda iç karışıklıklar, savaşlar, acılar, ölümler hiç bitmez. Aslında bunların hazırlayıcısı olan sömürgeci devlet ve birlikler sanki bu durumda kendilerinin hiç katkısı yokmuş gibi, sanki o insanları kışkırtan, birbirlerine düşüren başkalarıymış gibi demokrasi ve özgürlükler vaadiyle adeta kurtarıcı rolüne soyunmaktadırlar ki işin asıl ironisi de işte budur.
Demokrasi aslında kültür devrimini tamamlamış, dürüst ve adil yöneticilere sahip ülkeler için ideal bir yönetim biçimi olabilir. Daha önce de yazmıştım; gerçekte bence hiçbir yönetim şeklinin bir diğerine üstünlüğü ya da olumsuzluğu söz konusu olamaz. Yönetim biçimlerini en iyi ya da en kötü yapan UYGULAYICILARIDIR. Halkının geleceğini düşünen ve iyi yaşamasını kendine görev edinmiş bir diktatör, sahtekâr ve hain yöneticilerin elinde oyuncağa dönmüş sözde demokrasiden çok daha adil ve güvenilir bir hayat vaat edecektir.
Hıyanet ve uşaklık batağına batmış işbirlikçi kadrolar yere göğe koyamadıkları DEMOKRASİ’yi, istedikleri kadar ÖZGÜRLÜKÇÜ, İLERİ, KATILIMCI, ÇOĞULCU, SOSYAL gibi sıfatlarla olduğundan çok daha parıltılı göstermeye çalışsalar da demokrasi, savunma mekanizmaları çok zayıf bir idarî yapılanmadır. Saf erdemler silsilesi tabanlı demokrasi, diğer tüm yönetim biçimlerinde olduğu gibi, ancak dürüst ve adil yöneticilerin elinde mükemmelliğe ulaşır ve cehalet ve fukaralığı, iktidarlarının idamesi için özellikle el üstünde tutan TEBAA toplumlarda, saflığını muhafaza için fazladan emniyet sübapları gerektirir.
Demokrasiyi oyuncağa çevirmiş sahtekârlar ne tuhaftır ki topluma kendilerini tarihin en büyük demokratları olarak “kaskallarlar” ve işin daha acı tarafı da kendi faşist emelleri için DEMOKRASİYİ, BÎZATİHİ DEMOKRASİNİN ZAAFLARINI KULLANARAK YOK EDERLER. Demokrasinin olmazsa olmazı tüm kurum ve kurallarının yerine yine demokratik yollar kullanılarak kendi zihniyetlerine uygun yenilerini tanımlayıp, oluşturdukları bu garabeti de halka DAHA FAZLA DEMOKRASİ diye kakalayan cuntacı faşistler işlerine gelmeyen, ayaklarına dolanan her türlü yasayı, kişiyi, kurumu demokratik kılıflara büründürdükleri kalpazanlıklarla ya yok ederler, ya da korkutup sindirirler. Ülke bir kanunlar ve yasaklar ülkesi haline gelir ve bir bakarsınız ki çıkarılan tüm kanunlar, konan tüm yasaklar iktidardaki faşist cunta lehine çalışmaktadır.
KUVVETLERİN AYIRIMI İLKESİ TEORİDE YÜRÜRLÜKTE OLMASINA RAĞMEN, PRATİKTE YÜRÜTME, YASAMA VE YARGI TEK ELDE TOPLANIR.
BU AMAÇLA HUKUK O KADAR SULANDIRILIR Kİ, YÖNETİMDEKİ CUNTANIN, KENDİLERİNE MUHALİF OLDUKLARI İÇİN CEZALANDIRILMASINI İSTEDİĞİ AYDINLAR, ASKERLER, GAZETECİLER, YAZARLAR ÜRETİLEN SAHTE BELGELERLE “DARBECİ” OLARAK İÇERİ TIKILABİLİR.
DEMOKRASİYE, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE HÂLÂ İNANAN BU ZAVALLILAR BİLDİKLERİ TEK YÖNTEMLE YANİ O ÜLKEDEKİ GEÇERLİ HUKUK ÇERÇEVESİNDE ADİLCE VE MERTÇE HAZIRLADIKLARI SAVUNMALARINDA MAHKEMEYE, KİMSENİN İTİRAZ EDEMEYECEĞİ NETLİKTEKİ KANITLAR, BELGELER SUNARLAR.
ANCAK HUKUKU SADECE BİR PARAVAN, BİR ARAÇ OLARAK KULLANAN İKTİDARIN GÜDÜMÜNDEKİ YARGIÇLAR, SAVCILAR SADECE İKTİDARDAN ALDIKLARI TALİMATLAR DOĞRULTUSUNDA HAREKET EDEBİLİR VE SUNULAN HİÇBİR KANITI DİKKATE DAHİ ALMADAN TÜM BU VATANSEVER İNSANLARI KILLARI BİLE KIPIRDAMADAN HAPİSHANELERDE ÇÜRÜMEYE BIRAKABİLİRLER.
VE SONRASINDA DA HİÇ UTANIP SIKILMADAN, ALAY EDERCESİNE DİNDEN İMANDAN BAHSEDERLER.
DAHASI, BU SÖZDE YARGIÇLARIN NEREDEYSE HER KARARI ANAYASA’YA AYKIRI OLMASINA RAĞMEN, ANAYASA MAHKEMESİNE YAPILAN BAŞVURULARDA DA YÜCE MAHKEME ANAYASAYI GÖRMEZDEN GELİP, İKTİDARDAKİ CUNTANIN İSTEDİĞİ KARARLARI VERİR.
Tüm bunları engelleyecek en büyük güç günden güne çevresindeki cenderenin sıkıştığını fark etmesi gereken HALKTIR. Ancak iktidardaki diktanın özenle koruyup kolladığı, sayılarının artması için özel gayret sarf ettiği cahil ve fakir kitlelerin böyle bir farkındalığa sahip olamayacağı çok açıktır ve bunu iyi bilen emperyalist faşistler, koyunsürüleştirdikleri bu insanları ellerinden kaçırmamak, oy depoları haline getirmek için erzak, kömür, para, iş bulma vaadi ile adeta kapıkulları haline getirip dilencileştirirler; sadakaya bağlayarak onursuzlaştırırlar, kişiliksizleştirirler… Özellikle şehirlerin varoşlarında cemaat, tarikat yapılanmasıyla devreye “DİN İSTİSMARINI” da sokarlar.
YANİ; EMPERYALİZMİN SAĞ KOLU DEMOKRASİ İSE SOL KOLU DA DİNDİR.
ANCAK DEMOKRASİNİN İÇİNİ BOŞALTIP İŞİNE GELEN KAVRAMLARLA DOLDURAN EMPERYALİZM, AYNI İŞLEMİ DİNE DE UYGULAR. ANLAYACAĞINIZ YÜCE ALLAH’IN İNSANLIĞIN HAYRINA, İYİLİĞİNE YOLLADIĞI KUTSAL KİTAPLAR; BARIŞ, SEVGİ, DOĞRULUK VE ADALET MÜJDELEYEN DİNLER EMPERYALİZMİN ELİNDE CİĞER YENEN, KAFA KOPARILAN, GERİLİK, ÇAĞDIŞILIK, VAHŞET, ACIMASIZLIK VE KAN VAAT EDEN BİR KİMLİĞE BÜRÜNÜR.
TÜM BUNLAR NE GARİPTİR Kİ, DEMOKRASİ İÇİNDE YAPILIR. HER HAMLE, HER YASA, HER TÜZÜK , HER ADIM TAMAMİYLE DEMOKRATİK KURALLARA UYGUNDUR. DEMOKRASİ, HEDEFE ULAŞTIRACAK TRAMVAYDIR. HEDEF FAŞİZMSE, DEMOKRASİ FAŞİZME HİZMET EDER. HEDEF TOPLUMUN MUTLULUĞU VE HUZURU İSE ONA…
DEMOKRASİ İLE ÇAĞDAŞ BİR TOPLUMUN TÜM KAZANIMLARI GECE YARILARI ÇAKTIRMADAN YA DA GÜNDEM İKİNCİL KONULARLA MEŞGUL EDİLEREK, YİNE DEMOKRATİK YOLLAR VASITASIYLA ÇIKARILAN YASALARLA ZAMAN İÇİNDE YAVAŞ YAVAŞ ELİNDEN ALINIR VE BUNUN ADI DA “İLERİ DEMOKRASİ” OLUR.
O NEDENLE DEMOKRASİ HAİN VE İŞBİRLİKÇİ KADROLARIN ELİNDE AKLINIZIN HAYALİNİZİN ALAMAYACAĞI BOYUTTA KORKUNÇ VE ACIMASIZ BİR SİLAHA DÖNÜŞÜR VE İKTİDARDAKİ DİKTAYA, KENDİLERİNE MUHALİF NE KADAR GÜÇ VARSA HEPSİNİ YASAL YOLLARLA YOK ETME SERBESTİSİ VERİR.
HALKI ONURSUZ, KÜLTÜRSÜZ, KÖLELİĞE, DİLENCİLİĞE BİR BUKALEMUN MİSALİ UYUM SAĞLAYAN, TEBAA VE KOYUN OLMAYI; KÖŞEDÖNMEK, KOLAY YOLDAN PARA KAZANMAK İÇİN İÇİNE SİNDİREBİLEN, “PADİŞAHIM ÇOK YAŞA ZİHNİYETİNDEKİ” İNSANLARDAN OLUŞAN TOPLUMLARDA DİKKAT EDİNİZ ELLENEMEYECEK, DEĞİŞTİRİLEMEYECEK, TARTIŞMASI DAHİ YAPILAMAYACAK KUTSALLAR, KIRMIZI ÇİZGİLER YOKTUR.
GERÇİ O TOPLUMLARDA HER ALLAH’IN GÜNÜ “MİLLETİN HASSASİYETLERİNDEN” BAHSEDİLİR AMA HEPSİ GÜÇ SAHİBİNE ŞİRİN GÖRÜNMEK, YAĞDANLIK OLMAK İÇİN “-MIŞ GİBİ” DAVRANABİLMENİN KILIFLARIDIR. BU TİP TOPLUMLARDA VATAN, MİLLET, NAMUS, BAYRAK, DİN GİBİ KAVRAMLARIN HEPSİ GÖSTERMELİKTİR; ZİRA TAPTIKLARI TEK TANRI “PARA” OLAN KİTLELERDE, “BİR GÜN BELKİ BEN DE UCUNDAN KIYISINDAN NEMALANIRIM” HÂKİM DÜŞÜNCESİYLE GÜÇ SAHİBİNE YAMANMAK, TARAFTARI GİBİ GÖRÜNMEK, PARA İÇİN HER KILIĞA BÜRÜNMEK OMURGASIZLIĞI, DİK DURUŞ SERGİLEYENLERDEN ÇOK DAHA FAZLADIR. BÖYLE TOPLUMLARDA SATILMIŞ İKTİDARLARIN PERVASIZCA, KÜSTAHÇA HER İSTEDİKLERİNİ YAPMALARI DA DOĞAL OLARAK ÇOK KOLAYDIR. ÇÜNKÜ YAPTIKLARI REZİLLİKLERİ ENGELLEYECEK DÜRÜST İNSAN SAYISI YOK DENECEK KADAR AZDIR.
SONUÇ OLARAK; HİLELİ SEÇİMLER, SATIN ALINARAK KENDİLEŞTİRİLMİŞ BÜROKRASİ, KURULAN TUZAKLARLA ETKİSİZLEŞTİRİLMİŞ ORDU, ARKA BAHÇESİ HALİNE GETİRİLMİŞ YARGI, MEDYA, ÜNİVERSİTE VE STK’LARLA, POLİS ORDULARIYLA “İLERİ, KATILIMCI, ÖZGÜRLÜKÇÜ, DAHA FAZLA, ÇOĞULCU” DEMOKRASİ GETİRDİĞİNİ İDDİA ETMEK DÜNYANIN EN AŞAĞILIK VE HAİN PALAVRASIDIR. BU YALANCI DEMOKRATLARI MÜTEMADİYEN ARTAN OYLARLA SEÇİP BAŞINA GETİREN İNSAN TOPLULUĞU DA YA SÜZME SALAKTIR YA DA TIYNETİ, CİBİLİYETİ EN AŞAĞILIK AHLÂK SEVİYESİNİN DE DAHA ALTINDADIR.
Uğur GÖRGÜLÜ
07 Ekim 2013 Ceyhan